İNDİRME ADRESİ : Pogram geliştirme ihtiyaç yayıncılık 2009 soru bankası indir

http://uploading.com/files/16983bf2/program.pdf/

İNDİRME ADRESİ : NİTELİK ARTARSA ÜRETİM DE ARTAR

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, projeye ilişkin şunları söyledi: 'İngiltere'deki uygulamaları göz önünde bulundurarak öğrencilerimiz için güzel şeyler yapmak istiyoruz. 1 milyondan fazla 2 yıllık okuldan mezun öğrenci var. Öğrencilerimizin yurtdışında olduğu gibi ders kredisini artırmayı ve üniversite mezunu olmalarını sağlayacağız. Bu öğrencilerin nitelikleri artırılırsa ülkemizin üretim gücü artar.'



MEZUNLARA MÜJDE

MYO'lerden mezun olup çalışmaya devam eden öğrenciler de 4 yıllık üniversite diploması alabilecek. Üniversite ile ilişkilendirilen öğrenciler tıpkı lisedekiler gibi proje derslerini verirlerse fakülte diploması alabilecek.



Okulda iş, işte okul

YÖK, daha önce METGEM (Bahçeşehir Üniversitesi Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme Merkezi) tarafından uygulanmaya başlanan 'okulda iş, işte okul' projesini hayata geçiriyor. Ayrıca MYO mezunu öğrenciler bir taraftan çalışırken diğer yandan 4 yıllık fakülte mezunu olacak.

Projeye göre, Meslek Yüksek Okulu'ndan mezun olanlar çalışırken 4 yıllık fakülte mezunu olabilecek. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan 'Öğrenciler çalışırken üniversiteyle bağlantılı proje derslerini vererek fakülte bitirebilecekler. Bu projenin üzerinde özenle çalışıyoruz' diye konuştu. İngiltere'de olduğu gibi çalışarak okuma imkanı sağlayan bu projeye göre, MYO'da okuyan öğrencilerin ders kredileri hesaplanacak.

Çalışırken ek kredi alan öğrenciye ayrıca üniversite proje dersleri verecek. Bu dersleri başarı ile geçen öğrenci lisans diploması alabilecek. Böylece öğrenci 4 yıllık fakülte hakkı elde etmiş olacak.

İNDİRME ADRESİ :

İHTİYAÇ

YARGI

YAKLAŞIM
KARİYER

YEDİİKLİM

ÖSYMNİN YAPTIĞI SINAVLAR (KPSS 2006-2007-2008-2009)

http://uploading.com/files/6536fe27/KPSSDenemeSinavlari.rar/


İNDİRME ADRESİ : yargı eğitim bilimleri bir çok yaprak test


http://uploading.com/files/b2fd9m44/yargi.rar/

İNDİRME ADRESİ : Yediiklim Denemeler

http://uploading.com/files/25b5e1ee/yediiklim.rar/

İNDİRME ADRESİ : 1. II. Meşrutiyet'in İlanı

2. 31 Mart Olayı

3. Trablusgarp Savaşı

4. Balkan Savaşları

5. I. Dünya Savaşı

6. Mondros Mütarekesi

7. Paris Barış Konferansı ve İzmir'in İşgali

8. Zararlı Cemiyetler

9. Milli Cemiyetler ve Kuva-yı Milliye

DOSYAYI İNDİRMEK İÇİN : http://www.ziddu.com/download/8704457/KurtuluSavancesiKPSSHazrlkNotlar.doc.html

İNDİRME ADRESİ :XIV. ve XVI. Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Uygarlığı

Devlet Yönetimi


Padişah

Osmanlı Devleti'nin yönetimine Al-i Osman diye adlandırılan Osmanlı ailesi dışında başka bir sülaleden hükümdar getirilmemiştir. Devletin ve milletin devamı ilkesine uyularak, bir isyan çıkmasının önüne geçmek amacıyla diğer şehzadeler öldürülürdü. Bu nedenle yıkılışına kadar, Osmanlı Devleti'nde Roma ve Bizans'ta olduğu gibi bir çok sülale iş başına geçmemiştir. I. Ahmet Dönemi'nden itibaren, kardeş katli kaldırılarak, oda hapsi uygulaması başlamıştır. Padişah, törelere göre, bütün güç ve kudreti elinde bulunduran ve memleketin sahibi sayılırdı. Padişah, şer'i hukuka aykırı olmamak şartıyla, birtakım hükümler verir, bunlar örf olarak adlandırılırdı.

DOSYAYI İNDİRMEK İÇİN : http://www.ziddu.com/download/8694776/OsmanlKltrTarihiveIslahatlar.doc.html

İNDİRME ADRESİ : SOSYAL HAYATI DÜZENLEYEN KURALLAR

AHLAK KURALLARI

DİN KURALLARI

Hukukun Özellikleri...

Konunun Devamı İçin : http://www.ziddu.com/download/8642470/1-hukuka-giris1.doc.html

İNDİRME ADRESİ : Arkadaşlar İslam Tarihi, İslamiyet Öncesi ve Sonrası Türk Tarihi konularını geniş ancak bir okadar da özetleyerek anlatılmış bir kaynak mutlaka inceleyiniz

Dosya İndirme Adresi : http://www.ziddu.com/download/8616530/slamTarihislamiyetncesiveSonrasTrkTarihi.doc.html

İNDİRME ADRESİ :ANLAM BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI DERS NOTU

ANLATIM BOZUKLUKLARI TESTI


BAGLAÇLAR DERS NOTU


CÜMLEDE ANLAM DERS NOTLARI


EDATLAR TEST


FIILDE EYLEM ÇATI NOTLARI


FIILLER EYLEMLER DERS NOTU


ISIMLER ZAMÝRLER TEST


PARAGRAF KONU ANLATIMI


PARAGRAF SORULARI

DOSYA ADRESİ : http://www.ziddu.com/download/8612996/Trkedersnotlar.rar.html

İNDİRME ADRESİ : CUMHURİYET DÖNEMİ
A) Cumhuriyetin İlanı ve Halifeliğin Kaldırılması:
1. Cumhuriyetin İlanı ve Mustafa Kemal Paşa'nın ilk Cumhurbaşkanı Seçilişi.
2. Halifeliğin Kaldırılması ve Bunun Önemi.
B) Partiler ve Çok Partili Döneme Geçiş Dönemleri:
1. Cumhuriyet Halk Fırkası.
2. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Şeyh Sait Ayaklanması. Konunun Devamı için dosyayı indiriniz


İNDİR: http://www.ziddu.com/download/8602061/CUMHURIYETDONEMI.doc.html

İNDİRME ADRESİ : TÜRKÇE ANLATIM TÜRLERİ DERS NOTLARI

İNDİR: http://www.ziddu.com/download/8601835/1.pdf.html

İNDİRME ADRESİ : Arkadaşlar bölgeler coğrafyasını maddeler halinde özetleyerek ve önemli bilgilere yer vererek anlatımı.

Herkeste bulunması gereken bir kaynak indirin elinizin altında bulunsun bence ;)

İNDİRME ADRESİ : http://www.ziddu.com/download/8589529/BLGELERCORAFYASI.zip.html

İNDİRME ADRESİ : Hesap uzmanlığı sınav soruları (Tümü )

İNDİRME ADRESİ : http://www.ziddu.com/download/8589501/hesapuzmanlsnavsorusu2007.rar.html

İNDİRME ADRESİ : Gerçek hayatta karşılaşılabilecek durumlara uygun, öğrenenlerin ön bilgileri ile yeni bilgileri arasında bağlantı kurmalarına fırsat veren etkinliklerin düzenlendiği bir öğrenme yaklaşımıdır. Öğrenen, yapılandırdığı bilgiyi yaşam problemlerini çözmede kullanır (Perkins 1999).

Konunun Devamı için Ekteki dosyamızı indiriniz.

DOSYA: http://www.ziddu.com/download/8576926/RETMERENMEYAKLASIMLARI.doc.html

İNDİRME ADRESİ : PDF Şeklinde hazırlanmış çok güzel bir kaynak arkadaşlar aşağıda konunun bir kısmını veriyorum devamı için konunun altında bulunan indirme linkini kullanınız.

1.Dünya Savası öncesinde Devletlerin iç ve dıs politikalarına yön veren iki etken vardır. Bunlar: 1789 Fransız İhtilali
(Milliyetçilik Akımları …İmparatorlukların yıkılmasına ve bir çok yeni devletin tarih sahnesine çıkmasına neden olmustur. ) ve
1750-1830 Sanayi "nkılabı (Sanayi İnkılabı 1750-1830 yıllarında İngiltere’de ortaya çıkmıstır. Aletin yerini makinanın
almasıyla üretimin artması, isçi sınıfının dogmasına….neden olmustur)
1876

l.MESRUTİYET : 1876 tarihinde Osmanlı Devletinin ilk Anayasası Kanun-u Esasiye Kabul edilmistir.
DOsyayı indirmek için:http://www.ziddu.com/download/8575974/NKILAPTARHKPSSTABLETDERS_NOTLARI.pdf.html

İNDİRME ADRESİ : ATATÜRK İLKELERİ

Atatürk'ün inkılaplarına bunları gerçekleştirirken uyguladığı yöntemlere esas olan düşüncelerin sistemli bir şekilde ifade edilmesi "Atatürk ilkeleri" dir. Bu ilkeler inkılaplar gerçekleştirildikten sonra da onların yaşatılmaları için dayanak olmuştur.
Atatürk'ün inkılaplarına esas olan ilkeler sağlam tutarlı ve kalıcı niteliklidir.
Çünkü ilkeler evrensel boyutlu ve insanlığın uzun bir tarih boyunca işlediği esaslı düşüncelere dayanmaktadır.İlkelerin temelinde yatan düşünceler 17.yüz yıldan sonra dünyaya yayılmaya başlamış 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğuna sınırlı olarak bu düşünceler girmiştir.
Atatürk bu düşünceleri kendi sezgisi aklı ile değerlendirmiş gözlemleri ve deneyleri ile uygulama niteliklerini ölçmüş onlara kendi milliyetçi anlayışından doğan yeni boyutlar kazandırmış ve inkılap gerçekleştirmiştir.


ATATÜRK İLKELERİNİN KÖKENLERİ

AKILCI VE BİLİMSEL DÜŞÜNCE
İnsanın Çevresindeki olayları gerçekleri aklın değişmez kuralları ve bilimin verileri ile açıklayıp değerlendirmesi için kullandığı yöntem akılcı ve bilimci yöntemdir.insanlık yeni çağ başlarından sonra akılcı düşünceye sahip olmuştur .
Osmanlı Devleti akılcı ve bilimsel düşünceden uzak kalmıştır.Atatürk , inkılapları ile akılcı ve bilimsel yolu Türk toplumuna kazandırdı.
Atatürk ilkelerinin kökeninde akılcı ve bilimsel düşünce yatar.

FRANSIZ İHTİLALİNİN ETKİLERİ:
"Fransa ihtilali bütün dünyaya özgürlük düşüncesini estirmiştir ve bu düşüncenin şimdide temeli ve kaynağı olmaktadır.
Fakat insanlık o tarihten beri ilerlemiştir.Türk Demokrasisi Fransa ihtilalinin açtığı yolu izlemiş ama kendine özgü seçkin niteliği ile gelişmiştir "Sözleri ile Atatürk Fransız ihtilalinin Türk inkılabına etkide bulunduğunu açıkla belirtmektedir,
Laik, milliyetçi, millet egemenliğine dayalı bir devletin kurulmasında Fransız ihtilalinin etkisi vardır.Ancak bu et-
ki kendisini taklitçi olarak göstermez . Türk Milletinin kendi benliğine göre bu etkiyi biçimlendirdiğini görmekteyiz.

TÜRKÇÜLÜK AKIMI: 19.yüzyıl ortalarında doğan aynı yüzyılın sonlarına doğru gelişen Türkçülük akımı
kesin çizgileri ile Atatürk döneminde belirmiştir.Ancak her işi Türk Milletinin çıkarları açısından değerlendiren
Türkü yükseltmek,yüceltmek isteyen Atatürk bu akımdan büyük ölçüde yararlanmıştır.

ATATÜRK'ÜN SENTEZİ: Akılcı ve bilimci düşünce, Fransa ihtilalinin etkisi , Türkçülük akımı ,Atatürk tarafından birleştirilmiş bunların yoğrulmasıyla ilkeler ortaya çıkmıştır.
İlkelerin Niteliği : Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, Devletçilik, laiklik, inkılapçılık olarak belirlediğimiz Atatürk ilkeleri dış yapıları bakımından özgün değillerdir. Yani bunlar ilk defa Atatürk tarafından bulunmuş ilkeler değillerdir.Ancak iç yapıları bakımından Türklerin özelliklerine ulusal şartlara uygun bir hale getirilmişlerdir.Altı ilke Atatürk İnkılap modelinin “Birlik,otorite,eşitlik “sağlama : Devleti güçlü,toplumu çağdaş düzeye ulaştırıp mutlu kılma amaçlarına yöneliktir.Atatürk bu konuda şunu söylemektedir “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi TC. halkını tamamen çağdaş ve modern ve bütün anlam ve görünüşü ile uygar bir toplum durumuna getirmektir.

CUMHURİYETÇİLİK

Atatürk'ün temel ilkelerinin başına Cumhuriyetçilik konmuştur. Cumhuriyet bir devlet biçimidir.
Devlet : Belli sınırlar içinde yaşayan ve ortak bazı özelliklere sahip insanların,kendi içlerinden çıkardıkları güç-
le örgütlenip yaşamalarından oluşan bir toplumsal kurumdur.Egemenliğin kullanılmasına göre Devlet biçimleri oluşmaktadır.
Monarşi, oligarşi, demokrasi devlet biçimleridir.
Egemenliği kullananların belli aralıklarla seçimle iş başına geldikleri devletlere cumhuriyet denilmektedir. Cumhuriyet oligarşik
cumhuriyet, halka dayalı cumhuriyet (Demokratik-Demokratik olmayan) ikiye
ayrılabilir. Meşruti monarşi demokrasi sayılmasına rağmen cumhuriyet sayılmaz
Demokrasi:Toplumda farklı düşüncelerin temsil edilmesine,vatandaşın yöneticilerini bu düşünce akımları içinde dilediğince seçmesine denetleyebilmesine dayanan rejime demokrasi denilmektedir. Doğrudan,temsili.yarı doğrudan olmak üzere demokrasi şekilleri vardır.
Temsili Demokrasi genellikle kullanılan şeklidir.Bu sistemde halk kendisini seçtiği vekilleri aracılığıyla yönetir,
Temsili demokraside iki ana esas vardır ;
1-Vatandaşın hakları ve Özgürlüklerinin güvence altına alınması
2-Temsilcilerin seçimine halkın bütün kesimlerinin katılması.
Cumhuriyet demokrasinin gelişmesi için en ülküsel devlet biçimidir. Çeşitli sorunlar olmasına rağmen cumhuriyet demokrasi
ile özdeştir.
Türk toplumuna demokrasi ve cumhuriyet anlayışının yerleşmesi çok uzun bir süre aldı.
Orta Asya Türklerinde oligarşik devlet biçimine rastlanılmakla birlikte çok hareketli ve enerjik olan toplumda ayrıcalık faz-
la göze çarpmamaktadır.Müslümanlığı kabul ettikten sonra Ortadoğu’da devletler kuran Türklerin yapısının monarşiye dönüştüğü görülmektedir.Osmanlılarda ise mutlak monarşinin egemen olduğunu görüyoruz.
17.yüz yıl sonlarına doğru Osmanlı Devletinde Askerlik alanından başlanarak, çeşitli reformlara gidilmiştir. Tanzimat dönemi ile can ve mal güvenliği sağlanmış, ıslahat fermanı ile vatandaşlar arasındaki hukuk ayrıcalığı kaldırıldı.Birinci ve ikinci meşrutiyet
dönemlerinde meşruti demokrasi için yoğun çabalar harcandı.
Atatürk çağdaş düşünce akımları, batıdaki siyasal ve bilimsel gelişmeler karşısında Osmanlı Devletinin yaşama şansının kalmadığına inanmıştır.O zaman yapılması gereken millet egemenliğine dayanan cumhuriyet kurmaktır»
Atatürk , kurtuluş savaşı sırasında yeni bir devlet oluşturarak devleti ulusal egemenlik esasına dayandırmıştır.
Atatürk'ün Cumhuriyet anlamışı millet egemenliğine dayanmaktadır. Çağdaş Demokrasi onun temel hedefidir »
Atatürk Cumhuriyet ve demokrasiyi kendi sözleriyle şöyle açıklamaktadır;
"Türk Milletinin tabiat ve geleneklerine en uygun yönetim biçimi cumhuriyet yönetimidir"
"Cumhuriyet ahlaki fazilete dayanan bir idaredir . Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir."
"Cumhuriyet düşünce serbestliği taraftarıdır, samimi ve meşru olmak şartı ile her fikre hürmet ederiz.
Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnız muarızlarımızın insaflı olması lazımdır."
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."
" Milletin geleceğine yalnız ve ancak millet egemen olacaktır.”
”Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve akla yatkın uygulamasını sağlayan hükümet biçimi cumhuriyettir.”
"Artık bu gün demokrasi düşüncesi durmadan yükselen bir denizi andırmaktadır .20.yüzyıl bir çok zorba hükümetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir.Demokrasi ilkesi egemenliği kullanan araç ne olursa olsun temelde ulusun egemenliğine sahip olmasını ve sahip kılınmasını gerektirir.
Atatürk'e göre cumhuriyet, milletle, devlet arasında bir kaynaşma sağlar. Cumhuriyet Türk inkılabının en güçlü ve en yol açıcı ilk büyük adımıdır.toplumun dinamizmi,gelişme, çağdaşlaşma yolundaki ilerlemeler, Türk Devletinin cumhuriyet temeli üzerine oturtulmasından kaynaklanmaktadır.


MİLLİYETÇİLİK

Atatürkçü düşünce sisteminin başlıca ilkelerinden biridir.
Milli mücadele, Türk milliyetçiliğine ve Türk Milletinin bağımsız yaşama azmine dayanılarak kazanılmıştır.Atatürk, Türk milliyetçiliğini
Şahlandırmış, doğru bir çizgiye yerleştirmiş önderdir.
Millet ne demektir? Nasıl oluşur ? Milleti tanımlayan farklı görüşler vardır ; milleti belli bir dine ırka dayandıran görüş, milleti belli bir dine dayandıran görüş, milleti belli bir dile dayandıran görüş gibi. Tecrübeler ve yaşam göstermektedir ki bu unsurlar tek başlarına milleti oluşturmada yeterli değildir. O halde millet kavramının bilimsel tanımı nedir? Tarih , Gelecek , Kültür Birliği ile bu değerlere ortak olan İnanç
Millet olabilmenin temel ölçüleridir.
Bir ülkede yaşayan insanlar, tarihte ortak değerlere sahip olmuşlar , felaket ve mutlulukları ortaklaşa paylaşmışlarsa , gelecekte de aynı biçimde davranacaklarına inanmışlarsa , bu insanları birbirine bağlayan , ortak bir kültür , ortak bir yaşama biçimi ve hayat görüşü varsa bu bir millet demektir.
Milliyetçilik; içinde bulunduğu millete ait olma, kendisi yücelirse, milletinde yüceleceği duygusuna sahip olma ve geliştirmeye denilir.
Yakınçağların başlarına kadar çeşitli aşamalardan geçen yönetim biçimlerinden sonra milli devletlerin oluşmaya başladığını görmekteyiz.
ABD ‘ nin kuruluşu, Fransız İhtilali sonrası dünyada Milliyetçilik akımı hızla yayılmaya başlamıştır.
Osmanlı Devletinde milliyetçilik akımı, önce azınlıklar üzerinde etkili olmuştur. Devletin gerçek kurucusu ve yöneticisi olmasına rağmen, çeşitli nedenlerden dolayı Türk Milliyetçiliği, Osmanlı Devletinde çok geç uyandı. Atatürk bu konuda şöyle söylemektedir ;
“ Biz milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz, bunun zararlarını fazla faaliyetle (çalışmakla) telafiye (gidermeye) çalışmalıyız… çünkü tarihi hadiseler ( olaylar) ve müşahedeler ( gözlemler) , insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hakim (egemen) olduğunu göstermiştir. Özellikle bizim milletimiz milliyetini ihmal edişinin
( Önemsemeyişinin) çok acı cezalarını çekmiştir. Osmanlı İmparatorluğu içindeki toplumlar hep milli inançlara sarılarak milliyetçilik idealinin kuvveti ile kendilerini kurtardılar.Biz ne olduğumuzu onlardan ayrı ve onlara yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünya’nın bize hürmet göstermesini ( saymasını) istiyorsak, ilkönce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissi,fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim.Bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır.”
Osmanlıcılık fikrinin etkili olmadığı görülünce Türkçülük akımının yayılmaya başladığını görmekteyiz.Bu akıma edebiyat ve düşünsel alanda pek çok ismin katkısı olmuştur. ( Ziya GÖKALP, Türk milliyetçiliğinin gelişmesinde etkili olmuştur.)
Atatürk’ün Milliyetçilik anlayışı, “Akılcı , çağdaş , medeni , ileriye dönük , demokratik , toplayıcı , birleştirici , yüceltici , insani ve barışçıdır.”
Bu anlayış komünizmle, ırkçılıkla ,faşizmle , şovenizmle ,teokrasiyle bağdaşmaz.
Atatürk’e göre millet :
a- Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan,
b- Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan
c- Sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden
oluşur.
Türk Milletinin oluşmasında etkili olduğu görülen doğal ve tarihsel olgular şunlardır :
Siyasal varlıkta birlik – dil birliği-yurt birliği-ırk ve köken birliği-tarih akrabalığı-ahlak akrabalığı

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİYETÇİLİK ÖZELLİKLERİ :

1- Atatürkçü Milliyetçilik anlayışı ülke ve millet bütünlüğüne önem verir.
“ Türk milleti kendinin ve memleketin yüksek menfaatlerinin aleyhine çalışmak isteyen bozguncu,vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak bir topluluk değildir”
2- Atatürkçü Tük-k milliyetçiliği anlayışı ırkçılığı reddeder.
" Aynı ortak geçmişe tarihe, ahlaka ve haklara"
3- Atatürkçü Türk milliyetçiliği çağdaşlaşmayı amaçlar,medeniyetçidir.
"Büyük davamız en medeni ve en müreffeh, millet olarak varlığımızı yükseltmektir yalnız kurumlarında değil düşüncelerinde temelli bir İnkılap yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir»"
4- Atatürkçü milliyetçilik anlayışı laiklik ile bağlantılıdır.Her türlü mezhep ayrımcılığını reddeder.
"Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir»
5- Atatürkçü milliyetçilik anlayışı sınıf kavgasını reddeder.Milli dayanışma ve sosyal adaletten yanadır.
"Bence bizim milletimiz birbirinden çok farklı menfaatler takip edecek ve bu itibarıyla birbiriyle mücadele halinde
buluna gelen çeşitli sınıflara sahip değildir,"
6-Atatürkçü Türk milliyetçiliği vatan kavramı ile bağlantılıdır,ve gerçekçidir
"Türk milleti Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak üzere kara ve deniz sınırları ile ayırt edilmiş dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar."
7- Atatürkçü Türk milliyetçiliği Demokrasiye yöneliktir.Millet Egemenliği ilkesiyle bağlantılıdır.
"Millet egemenliği öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir taç ve tahtlar yanar mahvolur.”
8- Atatürkçü milliyetçilik saldırgan değil barışçı ve insancıldır.
"Biz öyle milliyetçileriz ki bizimle iş biriliği yapan bütün milletlere saygı duyar ve riayet ederiz.”
"Harp zaruri ve hayati olmalı öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz lakin millet hayatı tehlikeye uğramadıkça harp bir cinayettir.”


HALKÇILIK
Halk: Bir ülkede yaşayan insanların oluşturduğu topluluğa Halk denir.
Milletle arasındaki fark,Millet soyut bir kavram olmakla birlikte halk somut bir kavramdır.Millet geçmişten geleceğe doğru uzanan sürekli bir kavramdır.Halk ise milletin bugünkü uzantısıdır.
Halkçılık, halkın egemenliğini, iradesini temel almak, yönetimde halka dayanmak, halktan güç alarak ona hizmet etmektir .Halkçılık uygulamalarının Fransa ihtilalinden sonra Dünya'da başlayıp yayılmaya başladıklarını görmekteyiz.19.YY.ortalarına kadar kanun karşısında eşitlik,ulusal egemenlik gibi kavramlar Osmanlı devletine girmemiştir, Osmanlı împaratorluğunda ulusal egemenliğe dayalı bir haİk yönetimi hiçbir zaman olmamış,eşitlik ilkesi ise 19.yy. ortalarından sonra gerçekleştirilmeye başlanmıştır.Osmanlı İmparatorluğunda vatandaşlar Müslüman olanlar ve olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılmıştı.Müslümanlarda, yöneticiler ve ulema kendilerini seçkin sınıf saymışlar kendilerinin dışında kalan insanlara Halk demişlerdir.Osmanlı devletinde vatandaşlar arasında hukuk açısından tam bir eşitsizlik vardı.Tanzimat ve ıslahat fermanlarının etkisi île toplumdaki hukuk eşitsizliği, giderilmeye çalışılmış, seçkinlerle halk arasındaki eşitsizlik ise ulusal egemenliğin
başlaması ile yani milli kurtuluş savaşının başlaması île giderilmiştir.
Atatürk Halkçılığı;
Atatürk’ün halkçılık ilkesinde üç ana temel vardır.Bunlar :
a-Halk egemenliği
b-Eşitlik
c-Sosyal dayanışma, dır.
Halk Egemenliği:
Yeni kurulan devlet belli bir zümreye değil,belli çıkarlara sahip kimseye değil, halka dayanmıştır.Atatürk bu konuda şunları söylemektedir.”Yeni Türkiye devleti halka değer veren bir devlettir,halkın devletidir.”
“Bugünkü varlığımızın temel niteliği milletin genel eğilimini ispat etmiştir ,o da halkçılık ve halk hükümetidir “
"Bizim görüşümüz ki halkçılıktır, kuvvetin,kudretin,egemenliğin,idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir,halkın elinde bulundurulmasıdır, yine şüphe yok ki,bu dünyanın en kuvvetli bir esası, bir ilkesidir"
Halkın devletinde bütün güç halkındır, halk kendi geleceğine kendi sahip çıkar, “Bizim hükümet biçimimiz tam bir demokrat hükümetidir ve dilimizde bu hükümet halk hükümeti olarak ifade edilir"
Eşitlik:
Atatürk halkın içinde ki tabakaları, kümeleri yalnız iş alanları bakımından farklı görmektedir.Atatürk'ün halkçılık anlayışında bütün bireyler birbirine eşittir, her meslek sahibi de diğerleriyle aynı saygınlığa sahiptir,bütün vatandaşlar birbirine eşittir, kimsenin ayrıcalıyı yoktur.
"Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve toplumsal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir olarak görmek esas ilkelerimizdendir.”
"Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıf halinde değil
aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lazım olan sınıflardan
ibarettir"
Sosyal Dayanışma (Sınıfsızlık,İşbölümü) :
Atatürk'e göre halkçılığın temel esaslarından biri de halkın mutluluğunun gene halkça bir bütün olarak sağlanmasıdır.Bunun içinde herkes çalışmalıdır.
“Ne olduğumuzu bilelim Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur bir halkız.Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır yetkisi vardır.Fakat, çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız.Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içinde yeri yoktur.”
O halde halkçılık toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir."
Çalışma sonuçları dengeli olarak değerlendirilecektir.Toplumdaki çeşitli esimlerin çıkarları birbirine denk sayılmalıdır ki toplumsal barış kazanılsın ve sürdürülsün.


DEVLETÇİLİK

Devlet : Toplum biçiminde yaşayan insanların, aralarındaki düzeni kurma ve sürdürmeleri için oluşturdukları güçtür.
Devletin temel varlık sebebi,insanlar arasında düzeni sağlamaktır.
Devletçilik, devletin temel görevleri (adaleti sağlamak,asayişi sürdürmek,ülkeyi savunmak gibi) dışında kalan alanlara müdahale etmesi demektir.
Günümüzde ekonomik kurumlar , toplumun yaşayışında öncelikli sırayı aldığı için
Genel olarak devletçilik,devletin ekonomik alana müdahalesi olarak değerlendirilmektedir.
Atatürk’ün Devletçilik anlayışı :
Hem geniş açıdan hem de ekonomik açıdan değerlendirilebilir.Geniş açıdan bakıldığında ,devletin çok önemli görevleri vardır.Bu görevleri yerine getirecek olanlar ise vatandaşlardır.Öyleyse vatandaşların bazı niteliklere sahip olması gerekmektedir. Yurdun savunulması, asayişin sağlanması için sağlığı yerinde,gürbüz,anlayışları,milli hisleri,vatan sevgileri yüksek,vatandaşlar gereklidir. İçte ve dışta devlet görevlerini yürütecek yüksek yetenekte vatandaşlara ihtiyaç vardır. Devlet, vatandaşın,eğitimi,terbiyesi,sağlığı ile ilgilenmek zorundadır. Geniş anlamda devlet vatandaşın gelişmesi,yücelmesi için gerekli alanlara müdahale edecektir.
Atatürk’ün Ekonomik Devletçi Yönü :
Türkiye Cumhuriyeti,Osmanlı devletinin yıkıntıları üzerinde kuruldu.Yeni devlet Osmanlı Devletinden kötü bir ekonomi mirası devraldı.Tarıma elverişli toprakların pek az bölümü ekilebilmekteydi,tarımsal üretim ilkel araçlarla yapılmaktaydı.
Osmanlı Devleti,sanayi devriminin dışında kaldığı gibi,ülkede bulunan küçük üretim yerleri,makineleşen,sanayileşen bir dünya karşısında erimişti.Osmanlı Devletinde varolan ekonomik işletmelerde genelde yabancı devletlerin denetimi altındaydı.Osmanlı Devletinin girdiği savaşlar, Milli Kurtuluş savaşı ekonomiyi tamamen yok etti.
Türkiye Cumhuriyeti,başlangıçta kendi ekonomisini kurabilmek için çok büyük zorluklarla karşılaştı.Osmanlı devletinin borçları,sermaye ve yetişmiş eleman eksikliği,1929-1930 dünya ekonomik bunalımı,Türkiye’yi olumsuz etkiledi.
Ekonomiye büyük önem veren Atatürk,izlediği devletçi modelle,ekonomik kalkınma çabası göstermiştir.
Atatürk’ün ekonomiyle ilgili görüşleri şöyledir :
“ Siyasi,askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar,ekonomik başarılar ile taçlandırılmazlarsa,elde edilen zaferler ayakta kalamaz,az zamanda söner”

“Milletçe ekonomik yönden güçlü olarak geleceğin tehlikeli günlerine hazırlamalıyız”
“ Endüstrileşmek, en büyük milli davalarımız arasında yer almaktadır.Çalışması ve yaşaması için ekonomik elemanları memleketimizde mevcut olan büyük,küçük her çeşit sanayi kuracağız ve işleteceğiz.En başta vatan müdafaası olmak üzere,mahsullerimizi kıymetlendirmek ve en kısa yoldan en ileri ve refahlı Türkiye idealine ulaşabilmek için,bu bir zarurettir.”
“Ekonomik kalkınma Türkiye’nin hür,müstakil,daima daha kuvvetli,daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.”
“Yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır”
Atatürk’te katı bir devletçilik anlayışı yoktur.Atatürk’ün devletçilik anlayışı bireye karşı değildir.” Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin, demokrasi temelinden ayrılmamakla birlikte devletçilik ilkesine uygun yürümeleri,bugün içinde bulunduğumuz hallere,şartlara ve zorunluluklara uygun olur.Bizim izlenmesini yerinde gördüğümüz devletçilik ilkesi bütün üretim ve dağıtım araçlarını bireyden alarak,ulusu büsbütün başka temeller üstünde düzenlemek amacını izleyen sosyalizm ilkesine dayanan kolektivizm ya da komünizm gibi özel ve kişisel ekonomi girişimlerine ve iş yapmalarına meydan bırakmayan bir yöntem değildir.
Atatürk’ün devletçilik anlayışıyla ve uygulamalarıyla Türkiye,1930-1939 dönemleri arasında önemli başarılar elde etmiştir.Sanayileşme çabaları başlamış,ekonomiye kredi ve imkan sağlayacak önemli kuruluşlar, ekonomiye yön verecek önemli yasalar, bu dönemde çıkarılmıştır.

LAİKLİK
Laiklik bir devletin temelini hukukunu dine dayandırmaması demektir.Fransa ihtilali ile ilk kez temel hakları bir bütün olarak geçilmesi aşamasına gelinmiş,laiklik dünyaya yayılmaya başlamıştır.Laiklik Devletin dine karşı cephe alması demek değildir.
Müslümanlıktan önceki Türk Devletlerinde Türklerde o döneme göredin özgürlüğü vardır*Din görevlileri devlet işlerine karışmamışlardır.
Türklerin müslümanlığı kabil etmesi ile birlikte Türklerdeki laik yapı kaybolmaya başladı. Selçuklu Türkleri Osmanlıların kuruluş zamanlarında Türkler yaşama geleneklerinde serbest davranabilmişlerdir.l6.yüzyıldan sonra ise Osmanlı imparatorluğuna teokratik yapının egemen olmaya başladığını görmekteyiz.l 9.yüzyılda Osmanlı devleti, devlet yapısında bazı de ğişiklikler yapmasına rağmen devletin yapısal özelliğindeki dinsellik sürmüştür.Kurtuluş savaşının kazanılması sonucu Türkiye'de laikliğe geçiş aşamaları başladı.Yeni devletin yapısı ulusal egemenliğe dayandırılmıştır.
Bunun için temelde yapılması gereken şey laiklik'e geçmedir. Saltanatın kaldırılması Halifeliğin kaldırılması, eğitim öğretimin birleştirilmesi,tekke,zaviye,türbelerin kapatılması laiklik ilkesinin anayasaya girmesi(l937) laiklik aşamalarıdır.

ATATÜRK' ÜN LAİKLİK ANLAYIŞI;

“Din bir vicdan meselesidir herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir.
biz dine saygı gösteririz, düşünce ve tefekküre muhalif değiliz, biz sadece din işlerini millet ve devlet işleri ile karıştırmamaya çalışıyor, kaste ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz. Mürtecilere asla fırsat vermiyeceğiz" Bu sözler Atatürk'ün Laiklik anlayışını açıkça ortaya koymaktadır.
Atatürk'ün laikliği kesinlikle dine karşı değildir
Atatürk Din gerçeğini inkar etmez ”Din lüzumlu bir müessesedir" demektedir.
Atatürk’e göre din "Allah ile kul arasındaki bağlılıktır" Atatürk çeşitli konuşmalarında islam dinini "Akla en uygun, en mükemmel din" olarak tanımlamıştır. İslamlık "Tanrı ile kul arasındaki ilişki demektir.Laiklik bu ilişkiyi koruyup geliştirmeye çalışır.Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir.Hiç bir kimse hiç bir kimseyi zorlayamaz."
"Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısı açtığı için hakiki dindarlığın geliş-
mesi imkanını da temin etmiştir.Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler terakkinin ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış şark kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz.
"Laiklik yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması değildir,bütün yurttaşların vicdan ibadet ve din öğürlüğü de demektir."
Laiklik ile Devlet bilim ve akıl ile yönetilecek millet de kendini bu yolda geliştirecektir.Bu gelişmede dinin yeri vicdanlardır.
Laiklik, dine saygı, din devlet işlerinin ayrılmasının yanında din sömürüsü yapılmaması da demektir.Din ve mezhep hiç bir zaman politika aleti olarak kullanılamaz. Ayrıca din, halkı sömürme aracı da yapılamaz." Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir.dinden maddi çıkar sağlayanlar iğrenç kimselerdir.işte biz bu vazifeye muhalif la ve buna müsaade etmiyoruz”.
Atatürk'ün laiklik anlayışı kalkınmanın,çağdaşlaşmanın en önemli itici gücü olacaktır.


İNKILAPÇILIK
Atatürk'e göre Türk inkılabı nedir? Neden yapılmıştır "Yaptığımızve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve Modern ve bütün anlam ve görünüşü ile uygar bir toplum
durumuna ulaştırmaktır".
"Biz büyük bir inkılap yaptık, memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük" sözleriyle
Atatürk Türk inkılabı ile çağdaşlaşmayı hedef almıştır. Bütün alanlarda gelişme ana hedeftir.
"Türk milletini son asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseseleri koymuş olmak "Atatürk'e" göre Türk inkılabıdır.Atatürk,inkılapların başarıya ulaşabilmesi için millete dayanmak gerektiğini de anlamıştır."Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların, yaptığı siyasal ve toplumsal inkılapların gerçek sahibi kendisidir,sizsiniz ,milletimizdeki bu yetenek ve gelişme var olmasaydı onu yaşatmaya hiç bir güç ve kudret yeterli gelmezdi"
"inkilap hareketlerinde dikkat edilecek»nokta,insan cemiyetlerini emellerini,fikirlerini teşhis ettikten sonra onlara yenilikleri kabul ettirebilmektir."
Atatürk Türk inkılabını milletin yeteneği ve gelişme gücüne dayanarak gerçekleştirmiştir,Türk inkılabı genel kurallara uygun,düzensizlik evresi geçirmeyen köklü ve büyük bir toplumsal sistem değişikliğidir.
Türk inkilabını korumanın yolu:"înkilabın temellerini her gün derinleştirmek, sağlamlaştırmak,güçlendirmek gerektir."
"Mutlu inkılabımızın karşısında düşünce ve duygu taşıyanları aydınlatma ve doğru yolu göstermek, aydınlığa düşen milli görevlerin en önemlisi ve birincisidir."
"En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için sert tedbirlere başvurulmuştur. Bize gelince, inkılabı koruyacak tedbirlere daha çok muhtacız."
İnkılapçılık konusunda Atatürk şöyle demektedir “İnkılabın hedefini kavramış olanlar onu daima muhafazaya muktedir olacaklardır."
"Gerçek inkilapçılar onlardır ki ilerleme yenileşme inkılabına yöneltmek istedikleri insanların ruh ve vicdanındaki gerçek eğilimi sezinlemeyi bilirler"
Türk inkilabı sürekli olarak yenilenmelidir.Eğer bu yapılmazsa çağdaşlaşma yolundaki çabalar sonuçsuz kalır.Atatürk ilke ve inkılapları sürekli yenileşmeye açıktır,
Atatürk'ün inkılapçılık ilkesi ile,Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma çabasında hem geçerliliğini,yararlılığını sürdüren inkılapçı uygulamalara sahip çıkılmasını, onların korunmasını,geliştirilmesini;hem de yeni ihtiyaçlar karşısında yeni inkılapçı uygulama ve çözümlere gidilmesini istemektedir.
İnkılapçılık kalıplaşmayı, durağanlığı, köhneleşmeyi, işlevini kaybetmeyi, çağın toplumun gerisinde kalmayı önlemek,dinamik bir İnkılap anlayışını sağlamak ve sürdürmek için konmuştur.
Atatürkçülük dinamik bir ulusal ideolojidir.onu durağanlıktan dogmacılıktan kurtaran,yaşayan, yaşatacak olan, çağın gerisinde bırakmayacak olan inkılapçılık ilkesidir.

SONUÇ

Atatürk ilkeleri bir bütünün parçalarıdır.Her biri bütünü tamamlayan özelliklere sahiptir.Cumhuriyet,millete dayanmazsa milliyetçi değilse değeri yoktur.Cumhuriyet,halkın içinden çıkmalı, halkçı olmalıdır.Halkın sorunlarını çözerken devletçi olacaktır.Milliyetçi,halkçı,devletçi bir cumhuriyet laik olmak zorundadır. Bunların korunması,sürdürülmesi,geliştiril-
mesi ise yani çağdaşlaşma ve çağdaşlığı sürekli kılma inkılapçılıkla mümkün olacaktır.
Atatürk ilkeleri bütün insanlığa seslenmekte ve insan sevgisini dile getirmektedir.ilkelerin birleşmesi,güçlü,sağlam,kalıcı bir hayat görüşünü bize vermektedir.ve her zaman uygulanabilir Niteliklere sahiptirler ,
•Türk inkılabı milli devlet oluşturmuş,tarih bilincini geliştirmiş, ekonomik eğitim ve kültürel kalkınmayı gerçekleştirmiş ve mazlum milletlere önderlik etmiştir.
KAYNAKLAR: 1-Atatürk ilke ve înkılapları tarihi - Ahmet Mumcu.
2-Atatürk ve milliyetçilik: T.Feyzioğlu- Atatürk Araştırma Merk.
3-Atatürk’ten düşünceler: A.İnan, T,T,K,
4-TC,İnkılap tarihi ve Atatürkçülük: M.K.Su, A,Mumcu
5-Bir çağdaşlaşma modeli Atatürk Devrimi : SUNA KİLİ T.İş.Bankası Kültür Yayınları.
6- Atatürk ilkeleri : Î.Z.Eyüpoğlu.

İNDİRME ADRESİ :


Doğu Cephesi (3 Aralık 1920): ilk Savaşılan cephedir. Kâzım Karabekir Ermeniler'e karşı kazandığı zafer üzerine Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma TBMM'nin uluslar arası alanda imzaladığı ilk antlaşmadır.

Güney Cephesi: Düzenli birliklerden yardım alınmadan Kuvay-i Millîye birlikleri Ermenilerle Fransızlara karşı savundu. Bu yüzden Doğu Cephesinin kazanılmasından hemen sonra düzenli birliklerimizin Güney Cephesine değil Batı Cephesine kaydırılmıştır. 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması ile cephe kapandı. (Sakarya Meydan Muharebe-si'ni kazanmamızın ardından)

Batı Cephesi: Balıkesir ve Alaşehir kongrelerinde Yunanlılara karşı kurulan cepheye Ali Fuat Paşa atandı (Sivas kongresince). Böylece bir Kuvay-i Millîye Birliği de İzmir'in işgaline karşı kuruldu.

Sonuç: TBMM'yi ilk kez bir büyük devlet resmen tanımış oldu.
3. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) Kabul Edildi.
Yeni kurulan Türkiye'nin ilk resmli anayasasıdır.
4. İstiklâl Marşının Kabulü
Böylece, yeni kurulan Türkiye Devleti'nin Milli Marşının da kabulüyle bir devletin kurulması tamamen gerçekleşmiştir.

II. İNÖNÜ ZAFERİ (1921)
Zafer sonucunda halkın Millî Mücadeleye ve TBMM'ye olan güveni daha da artmıştır.
Sonuç: İtalya işgal ettiği yerlerden çekilmiştir.

-Kütahya - Eskişehir Savaşları (10-14 Temmuz 1919): Sonucunda;
* Türk ordusu Sakarya Nehri'nin doğusuna çekilmiştir. Kütahya - Afyon - Eskişehir Yunanlılar'ın eline geçti.
Hükümet merkezinin Kayseri'ye taşınması gündeme geldi.

-SAKARYA SAVAŞI VE HAZIRLIKLAR(23 Ağustos -12 Eylül 1921): Mustafa Kemal olağanüstü yetkilerle üç aylığına başkomutan seçildi. Meclisin yasama, yürütme yargı yetkileri sürdü, ayrıca Mustafa Kemal 7 - 8 Ağustos 1921'de Tekalif-i Millî'ye emirlerini yayınladı. (Ordunun tüm ihtiyaç duyduğu malzemelerin halktan istenmesi ve toplanmasına gidildi). Zafer sonucunda savunma sırası Yunanlılara geçti. 1683 II. Viyana Bozgunu'ndan beri süren geri çekiliş sona erdi.

Zaferin siyasi sonuçları: Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı. Azerbeycan, Gürcistan, ve Ermenistan'la Kars Antlaşması imzalandı. Mustafa Kemal'e gazi ve mareşallik unvanı verildi. "Hatt-ı müdafa yoktur, sath-ı müdafa vardır" emri bu savaşta verildi.

BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI (26 Ağustos - 9 Eylül 1922)
Amacı düşmanı yurttan tamamen çıkarmaktı. Sonuç: Osmanlı Rumların karşı taarruza geçmesinin ardından dağılan Rumlar Dumlupınar da yakalanmış ve imha edilmiştir. Kaçanlar denize dökülmüştür. Yönümüzü istanbul'a çevirmemiz üzerine itilaf Devletleri çekinmiş ve barış istemiştir.
Önemi, Kurtuluş Savaşı sona erdi. Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı.

Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim 1922)
Askerî zaferi tamamlayan siyasî bir zaferdir. Doğu Trakya ve istanbul tek kurşun atılmadan alınmış Batı Cephesi kapanmıştır.

İNDİRME ADRESİ :



3 ana bütçe var..

1--merkezi yönetim bütçesi

2--yerel yönetim bütçesi

3--sosyol güvenlik kurumları bütçesi

merkezi yönetim bütçeside 3'e ayrılıyor..

1-genel bütçeli kuruluşlar

2-özel bütçeli kuruluşlar

3-düzenleyici ve denetleyici kurumlar

eskiden bütçe çağrısı BAŞBAKANLIKCA yapılırdı artık MALİYE BAKANLIĞINCA yapılıyor



özerk bütçe 5018 ile kamu mali literatüründen kaldırılmıştır.

kitlerin bütçeleri artık devlet bütçe sisteminden çıkarıldı zaten kitler 5018e de tabi değiller

bir de tüzel kişiliği sona eren kamu idareleri hangileridir? karayolları genel müdürlüğü var

? kesin hesabı sunma süresi 7 aydan 6 aya düşmüş

? trt toki kitler rtük tmsf ve diğer denetim kurulları Sayıştay denetimi dışında mahalli idareler ve askeriye Sayıştay denetimine açıldı

KÖYLER MAHALLİ İDARE BÜTÇESINDE DEGILLER..DEGISKLIKLERDEN BIRI DE BU..5018 DE MAHALI IDARELER ICINDE KOYLER YOK..

1- Aşağıdaki kurumlardan hangisinde harcama yetkilisi bulunmaz?

a- Ege Üniversitesi

B- Çemişgezek Belediyesi

c- Gelir idaresi Başkanlığı

d- Rekabet Kurumu

e- Tarım reformu genel müdürlüğü

Cevap : 5018 sayılı kanunda yapılan değişiklik ile Düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar kanunda belirtilen sınırlı maddelere tabidir. Bunlardan bir kaçı hesap verme sorumluluğu , mali saydamlık , tanımlar,bütçe ve kesin hesap konularında 5018e tabi iken ;

Harcama yetkilisi , muhasebe yetkilisi ve iç denetim konularından 5018e tabi değillerdir.

Rekabet kurumu bir düzenleyici denetleyici kuruluş olduğu için harcama yetkilisi bulunmamaktadır.



2- Merkezi yönetim bütçe kanununda belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek, ödenek yetersizliğini gidermek veya bütçelerde öngörülmeyen hizmetler için genel ve özel bütçeli idarelere aktarma yapılmak üzere Maliye bakanlığı bütçesine konulan ödeneğe ne ad verilir?

a- Örtülü ödenek

b- Ek ödenek

c- yedek ödenek

d- Olağanüstü ödenek

e- Ek bütçe

Cevap : Yedek ödenektir. 1050 sayılı yasaya göre bu tanımlama ek ödenek anlamına gelmekteydi. Ancak 5018 ile birlikte EK ÖDENEK KALDIRILDI. Ek bütçe ile de karıştırılmaması gerekir. Ek bütçe ise

"Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerindeki ödeneklerin yetersiz kalması halinde veya öngörülmeyen hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, karşılığı gelir gösterilmek kaydıyla, kanunla ek bütçe yapılabilir."

Buradaki espri ek bütçe kanunla yapılması ve karşılığında gelir gösterilmesi şartı olması

3- üst yöneticilere 5018 sayılı yasa kapsamındaki sorumluluklarını yerine getirirken aracılık yapmaz?

a- Harcama yetkilileri

b- İç denetçiler

c- Mali Kontrol yetkilisi

d- Mali Hizmetler Birimi

Cevap : Mali kontrol yetkilisi 2005 yılında yapılan değişiklik ile mali kontrol yetkilileri kanundan çıkarıldı

4- 5018 sayılı Kanun’a göre merkezî yönetim bütçesinin hazırlanma süreci nasıl başlar?

A) Makroekonomik göstergelerin ve bütçe büyüklüklerinin Yüksek Planlama Kurulunca belirlenmesiyle

B) Orta vadeli mali planın Yüksek Planlama Kurulunca karara bağlanması ve Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla

C) Orta vadeli programın Bakanlar Kurulunca kabul edilmesiyle

D) Bütçe çağrısının Resmî Gazete’de yayımlanmasıyla

E) Bütçe hazırlama rehberi ve yatırım programı hazırlama rehberlerinin Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla

Cevap : Orta vadeli programın Bakanlar kurulunca kabul edilmesi ise başlar olacak. Orta vadeli program DPT ( devlet planlama teşkilatı ) tarafından hazırlanır ve MAYIS ayı sonuna kadar BAKANLAR KURULUNCA KABUL EDİLİP AYNI SÜRE İÇİNDE RESMİ GAZETEDE YAYIMLANIR. Böylece Merkezi yönetim bütçe hazırlama süreci başlamış olur.

5- Özel gelirler ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

a- Özel gelirler fiyatlandırılabilir mal ve hizmet teslimlerinden sağlanır

b- Kamu görevi ve hizmeti dışındaki faaliyetlerden elde edilirler

c- Özel bütçeli idarelerin elde ettiği gelirlerdir

d- Genel bütçede gösterilirler

Cevap : Özel gelirler 1050 sayılı yasaya göre katma bütçeli idarelerin elde ettiği gelirler arasında sayılmaktaydı. Ancak 5018 sayılı yasa ile birlikte katma bütçeli idarelerin büyük çoğunluğu özel bütçeli idare haline gelmişse de kanuna getirilen tanım maddesi ile özel gelirler GENEL BÜTÇELİ İDARELERİN ELDE ETTİĞİ GELİRLER olarak tanımlanmıştır.

KİTlerin bütçesi KAMU BÜTÇESİ SINIFLANDIRMASINDAN ÇIKARILDI. 5018 yer almayan bir bütçe türü kamu maliyesi açısından yok hükmündedir. Nasıl her işletmenin ayrı bütçesi var (özel sektörde) KİTlerinde artık o şekilde.

6- Mali saydamlık ile ilgili olarak verilenlerden hangisi yanlıştır?

a) Görev, yetki ve sorumlulukların açık olarak tanımlanması zorunludur

b) Hükümet politikaları, kalkınma planları, yıllık programlar, stratejik planlar ile bütçelerin hazırlanması, yetkili organlarda görüşülmesi, uygulanması ve uygulama sonuçları ile raporların kamuoyuna açık ve ulaşılabilir olması şarttır.

c) Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından sağlanan teşvik ve desteklemelerin bir yılı geçmemek üzere belirli dönemler itibarıyla kamuoyuna açıklanması zorunludur

d) Kamu hesaplarının standart bir muhasebe sistemi ve genel kabul görmüş muhasebe prensiplerine uygun bir muhasebe düzenine göre oluşturulması zorunludur

e) Mali saydamlığın sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması ve önlemlerin alınmasından Maliye Bakanlığı sorumludur.

Cevap : E şıkkı mali saydamlığın sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılması KAMU İDARELERİNİN SORUMLULUĞUNDA OLUP Maliye Bakanlığı tarafından izlenir.

7- stratejik planların kalkınma planı ve programlarla ilişkilendirilmesine yönelik usul ve esasların belirlenmesine aşağıdakilerden hangisi yetkilidir?

a) Sayıştay

b) Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı

c) Yüksek Planlama Kurulu

d) Devlet Planlama Teşkilatı

e) Başbakanlık

Cevap : Devlet Planlama Teşkilatı

8- Türk bütçeleme sisteminde aşağıdaki bütçeleme anlayışlarından hangisi kullanılmaktadır?

a) Planlama Programlama Bütçeleme Sistemi ( PPBS )

b) Analitik Bütçe Sistemi

c) Program Bütçe

d) Performans Esaslı Analitik Bütçe Sistemi

e) Performans Esaslı Bütçe Sistemi

Cevap : PERFORMANS ESASLI ANALİTİK BÜTÇE SİSTEMİ

9- Aşağıdakilerden hangisi 5018 sayılı Kanun’da sayılan bütçe ilkeleri arasında yer almaz?

A) Tüm gelir ve giderler safi olarak bütçelerde gösterilir.

B) Bütçelerde gelir ve gider denkliğinin sağlanması esastır.

C) Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.

D) Bütçelerde ödenekler, belirli amaçları gerçekleştirmek üzere tahsis edilir.

E) Bütçeler, stratejik planlar dikkate alınarak izleyen iki yılın bütçe tahminleriyle birlikte görüşülür ve değerlendirilir.

CEVAP : A şıkkı. Tüm gelir ve giderler safi değil GAYRİ SAFİ gösterilir. Arkadaşlar bütçeleme ilkelerini kısmına dikkat etmenizde yarar var. ÖSYM ilkeleri sormaya bayılı bu yüzden 5018de yer alan bütçe ilkelerini aşağıya kanundan aynen kopyalıyorum

Bütçe İlkeleri

MADDE 13.- Bütçelerin hazırlanması, uygulanması ve kontrolünde aşağıdaki ilkelere uyulur:

a) Bütçelerin hazırlanması ve uygulanmasında, makroekonomik istikrarla birlikte sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak esastır.

b) Kamu idarelerine bütçeyle verilen harcama yetkisi, kanunlarla düzenlenen görev ve hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla kullanılır.

c) Bütçeler, kalkınma planı ve programlarda yer alan politika, hedef ve önceliklere uygun şekilde, idarelerin stratejik planları ile performans ölçütlerine ve fayda-maliyet analizine göre hazırlanır, uygulanır ve kontrol edilir.

d) Bütçeler, stratejik planlar dikkate alınarak izleyen iki yılın bütçe tahminleriyle birlikte görüşülür ve değerlendirilir.

e) (5436 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin a/3 fıkrası ile değişen bent) Bütçe, kamu malî işlemlerinin kapsamlı ve saydam bir şekilde görünmesini sağlar.(*)

f) Tüm gelir ve giderler gayri safi olarak bütçelerde gösterilir.

g) Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.

h) Bütçelerde gelir ve gider denkliğinin sağlanması esastır.

i) Bütçeler, ait olduğu yıl başlamadan önce Türkiye Büyük Millet Meclisi veya yetkili organlarca kabul edilmedikçe veya onaylanmadıkça uygulanamaz.

j) Bütçelerde, bütçeyi ilgilendirmeyen hususlara yer verilmez.

k) Bütçeler kurumsal, işlevsel ve ekonomik sonuçların görülmesini sağlayacak şekilde Maliye Bakanlığınca uluslararası standartlara uygun olarak belirlenen bir sınıflandırmaya tabi tutularak hazırlanır ve uygulanır.

l) Bütçe gelir ve gider tahminleri ile uygulama sonuçlarının raporlanmasında açıklık, doğruluk ve mali saydamlık esas alınır.

m) Kamu idarelerinin tüm gelir ve giderleri bütçelerinde gösterilir.

n) Kamu hizmetleri, bütçelere konulacak ödeneklerle, mevzuatla belirlenmiş yöntem, ilke ve amaçlara uygun olarak gerçekleştirilir.

o) Bütçelerde, ödenekler belirli amaçları gerçekleştirmek üzere tahsis edilir.

10- aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?

a) Bütçe Hazırlama Rehberi - Maliye Bakanlığınca

b) Yatırım Programı hazırlama rehberi - DPT

C) Bütçe Çağrısı - Başbakanlık

d- Yatırım Genelgesi - DPT

Cevap: Bütçe çağrısı 1050 sayılı yasa döneminde Başbakanlık tarafından yapılmaktaydı. Ancak 5018 ile birlikte Bütçe Çağrısını hazırlama ve yayınlama yetkisi MALİYE BAKANLIĞINA verilmiştir. Hafızamızı biraz yoklarsak geçtiğimiz senelerde bunlarla ilgili soruların geldiği hatırlanacaktır



yedek ödenek bütçenin yüzde 2 kadar ayrılabiliyor örtülü ödenekte bütçenin binde 5 kadar ayrılabiliyor (en fazla)



11- Örtülü ödenek ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a- Başbakanlık bütçesinde yer alır.

b- Jandarma genel komutanlığı bütçesinde yer alabilir.

c- Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, Devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile Devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili Hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir.

d- Örtülü ödenek toplamı merkezi yönetim bütçesi başlangıç ödeneklerinin %0,05 ( binde 5 )ini geçemez

e- Başbakanın ve ailesinin kişisel harcamaları ile siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamaz.

Doğru cevaba gelince D SEÇENEĞİ OLACAKTI.

Çünkü D seçeneğinde verilen oran doğru olmakla birlikte baz alınacak olan merkezi yönetim başlangıç ödenekleri değil GENEL BÜTÇE BAŞLANGIÇ ÖDENEKLERİDİR.

B şıkkına gelince kanunda aynen şu ifade yer almaktadır.

"Kanunlarla verilen görevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetlerini yürüten diğer kamu idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek konulabilir"

jandarma genel komutanlığı, içişleri bakanlığı v.s. kanunlarla verilen görevler gereği istihbarat hizmetleri görmektelerdir.

12- ödenek aktarma ile ilgili aşağıda verilenlerden hangisi doğrudur?

a- Personel giderleri tertibinden diğer tertiplere ödenek aktarması yapılabilir

b- Aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere aktarma yapılabilir

c- sadece genel yönetim kapsamındaki idareler ödenek aktarması yapabilir

d- Ödenek aktarması Maliye bakanlığı tarafından yapılır.

e- Yedek ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden diğer tertiplere aktarma yapılamaz.

A ve B seçeneklerinde belirtilen durumlarda aktarma YAPILAMAZ

C seçeneğinde ise sadece GENEL YÖNETİM DEĞİL SADECE MERKEZİ YÖNETİM KAPSAMINDAKİ KAMU İDARELERİ ÖDENEK AKTARMASI YAPABİLİR.

D seçeneğinde ise 1050 sayılı yasa ile yanılmıyorsam Maliye Bakanlığı yapabiliyordu ama artık ödenek aktarmaları KANUNLA yapılmak zorunda. Bunun bir istisnası var :

"Ancak, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yılı bütçe kanununda farklı bir oran belirlenmedikçe yüzde beşine kadar bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler."

yani kendi bütçeleri arasında kanuna göre %5e kadar aktarmayı idare kendi yapabiliyor. Bu durumda yapılan aktarma 7 gün içinde Maliye Bakanlığına bildirilmek zorunda... Ayrıca arkadaşlar çok önemli dediğim nokta ise idarelerin kendi bütçeleri arasında aktarma yapma oranı. Çünkü 5018de diyor ki YILI BÜTÇE KANUNUNDA FARKLI BİR ORAN BELİRTİLMEDİKÇE %5dir. Ancak 2006 yılı MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU İLE BU ORAN %20 olarak belirtilmiştir.

sınavda şayet soru gelirse ben %20 derim. Çünkü yürürlükteki yasa bu oranı %20 olarak belirtmiş. Ancak soru şöyle sorulursa

yılı bütçe kanununda farklı bir oran belirtilmedikçe % kaç aktarma yapabilirler derse %5

yok şayet idareler kendi bütçeleri arasında en çok % kaça kadar aktarma yapabilirler derse veya soruda 2006 yılı bütçe kanununa göre derse %20



2004 yılından beri analitik bütçe sınıflandırması uygulanmakta ülkemizde ancak performans esaslı bütçe sistemide bu kanunla getirildi. Yanılıyor olabilirim ama performans esaslı analitik bütçe sistemi uygulanıyor şuan

Düzenleyici denetleyici kuruluşlar ile ilgili soruna gelince 5018 ile sayıştay denetimine girdi. Kapsam maddesinde aynen şunu der

"Düzenleyici ve denetleyici kurumlar, bu Kanunun sadece 3, 7, 8, 12, 15, 17, 18, 19, 25, 42, 43, 44, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 68 ve 76, 78 ncı maddelerine tabidir."

bunlardan 68. madde ise DIŞ DENETİMDİR. Dış denetim SAYIŞTAY tarafından yapılır.

"Dış denetim

MADDE 68.– Sayıştay tarafından yapılacak harcama sonrası dış denetimin amacı, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanmasıdır. "

Zaten 68. maddede de dediği gibi GENEL YÖNETİM KAPSAMINDAKİ KAMU İDARELERİ sayıştay denetimine tabi.

İNDİRME ADRESİ :TÜRK VERGİ SİSTEMİ

GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER

GELİR VERGİSİ

I. KISIM

VERGİNİN KONUSU, MÜKELLEFİ VE VERGİYİ DOĞURAN OLAY

A-VERGİNİN KONUSU, MÜKELLEFİ VE VERGİYİ DOĞURAN OLAY

1.Verginin Konusu-Gelirin Unsurları

Gelir vergisinin konusu; gerçek kişilerin elde ettikleri gelirlerdir. Gelir “Bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır”.

Gelirin unsurları: 1. Ticarî kazançlar, 2. Ziraî kazançlar, 3. Ücretler, 4. Serbest meslek kazançları, 5. Gayrimenkul sermaye iratları, 6. Menkul sermaye iratları ve 7. Diğer kazanç ve iratlardır. Vergilendirmede bu kazanç ve iratların safi tutarları üzerinden vergilendirme yapılır.

Sayılan yedi adet gelir unsurundan ilk altısı için devamlılık şartı vardır. Diğer bir ifadeyle, bu kazançların gelir kabul edilebilmeleri için ilk altısı için devamlı olarak elde edilme şartı vardır. Devamlılıktan kasıt; söz konusu kazançların bir defadan fazla elde edilmesidir. Yedinci gelir unsuru olan “diğer kazanç ve iratlar” için ise gelir kabul edilebilmesi için bir takvim yılında bir defa elde edilmesi yeterlidir.

2.Mükellefi

Yukarıda sayılan gelir unsurlarını elde eden gerçek kişilerdir. Mükellefiyette tam ve dar mükellef ayırımı vardır.

Tam Mükellef :Tam mükellef olmanın iki şartı vardır.

Þ Türkiye’de yerleşmiş olanlar tam mükellef kabul edilmektedir. (İkametgâhı Türkiye’de olanlar ile Bir takvim yılında 6 aydan fazla Türkiye’de bulunanlar Türkiye’de yerleşmiş sayılmaktadırlar).

Þ Yurt dışında görevli T.C. vatandaşları, tam mükellef kabul edilmektedir.

Tam mükellefler hem Türkiye’de hem de yurt dışında elde ettikleri kazançlardan vergilendirilirler. Bu gruba giren mükellefler, yurt dışında elde ettikleri kazançlar üzerinden bağlı bulundukları ülkede vergi ödemişlerse ayrıca bu kazançlar Türkiye’de vergiye tabi tutulmaz.

Dar Mükellef :İkametgâhı Türkiye’de bulunmayanlar ile bir takvim yılında 6 aydan fazla Türkiye’de oturmayanlar dar mükellef kabul edilmektedirler. Dar mükellefler sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançlardan vergilendirilirler.

Ancak; Geçici görev ya da iş gibi amaçlarla Türkiye’ye gelen, iş, bilim ve fen adamları, uzmanlar ve memurlar ile Hastalık, istirahat seyahat gibi amaçlarla Türkiye’ye gelenler 6 aydan fazla Türkiye’de kalsalar da dar mükelleflikleri devam etmektedir. Ayrıca Tutukluluk, hükümlülük gibi amaçlarla Türkiye’ye gelenler 6 aydan fazla Türkiye’de kalsalar bile Türkiye’de yerleşmiş sayılmadıkları için dar mükelleftirler.

3.Vergiyi Doğuran Olay

Her ne şekilde olursa olsun gelirin elde edilmesidir. Vergiyi doğuran olay; kazanç türlerine göre tahakkuk esası ve tahsil esası şeklinde farklı şekillerde gerçekleşmektedir. Ticari kazançlarda; tahakkuk esası, zirai kazançlarda tahakkuk esası, ücretlerde tahsil esası, serbest meslek kazançlarında ve gayrimenkul sermaye iratlarında tahsil esası ve menkul sermaye iratlarında tahsil esası geçerlidir.

İKİNCİ KISIM

GELİRİN UNSURLARI VE VERGİLENDİRİLMELERİ

I-TİCARİ KAZANÇLAR VE VERGİLENDİRİLMESİ

A.TİCARİ KAZANÇ KAVRAMI VE TİCARİ KAZANÇ SAYILAN HALLER

Ticari kazanç kavramı: Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır. Tanıma ek olarak GVK’da sayılan aşağıdaki faaliyetlerden elde edilen kazançlar da ticari kazanç sayılır:

i. Maden, taş ve kireç ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri ile tuğla ve kiremit harmanlarının işletilmesinden;

ii. Coberlik işlerinden;(coberlik işi, borsada kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına hisse senedi alım satımı yapılması)

iii. Özel okul ve hastanelerle benzeri yerlerin işletilmesinden;

iv. Gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerinden;

v. Kendi nam ve hesaplarına menkul kıymet alım-satımı ile devamlı olarak uğraşanların bu faaliyetlerinden;

vi. Satın alınan veya trampa suretiyle iktisap olunan arazinin iktisap tarihinden itibaren 5 yıl içinde parsellenerek bu müddet içinde veya daha sonraki yıllarda kısmen veya tamamen satılmasından;

vii. Diş protezciliğinden elde edilen kazançlar.

Önemli NOT: Kollektif ortaklıklarda ortakların, adi veya eshamlı komandit ortaklıklarda komandite ortakların ortaklık karından aldıkları paylar şahsi ticari kazanç hükmündedir.

B.TİCARİ KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ

1.VERGİLENDİRİLMEYECEK TİCARİ KAZANÇLAR

Bazı ticari kazançlar muafiyet ve istisna kapsamına alındıkları için vergilendirilmemektedirler.

1.1. MUAFİYETLER

Esnaf Muaflığı

1.2.İSTİSNALAR

a.Sergi ve Panayır Kazançları İstisnası:

b.PTT Acenteleri Kazanç İstisnası:

c.Eğitim Öğretim İşletmelerinde Kazanç İstisnası (okul öncesi öğretim, ilk öğretim, orta öğretim için)

d.Dar Mükelleflerde İhracat İstisnası

2.VERGİLENDİRİLECEK TİCARİ KAZANÇLAR

Ticari kazancın tespiti: Ticari kazanç, gerçek usul (Bilanço veya işletme hesabı esası) veya basit usullere göre tespit edilir.

Ticari kazancın safi tutarı vergilendirmeye esas tutardır. Diğer bir ifadeyle vergi, safi tutar üzerinden hesaplanır. Safi tutara ulaşabilmek için işin elde edilmesi ile ilgili giderler brüt ticari kazançtan indirilir.

1.BASİT USUL

Basit usulde ticari kazanç, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktır.

1.1.Genel Şartlar:

C Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak

C İşyeri mülkiyetinin kira bedeli toplamı büyükşehir belediye sınırları içinde 3 500 YTL’yı, diğer yerlerde 2.500 YTL’yi aşmamak(2006 yılı için).

C Ticari, zirai veya mesleki faaliyetler dolayısıyle gerçek usulde Gelir Vergisi'ne tabi olmamak.

1.2.Özel Şartlar(GVK m.48).

C Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanların yıllık alımları tutarının 50.000 YTL veya yıllık satışları tutarının 72.000 YTL’yi aşmaması,

C 1 numaralı bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşanların bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatının 25.000 YTL’yi aşmaması,

C 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde, yıllık satış tutarı ile iş hasılatı toplamının 50.000 YTL’yi aşmaması.

2.GERÇEK USUL

2.1.BİLÂNÇO ESASI

Bilânço esasına göre ticari kazanç, aşağıdaki şekilde bulunur;

İşletmenin ; (Dönem sonu öz sermayesi – Dönem başındaki Öz sermayesi) - (Dönem boyunca işletme sahipleri veya ortaklarınca işletmeye ilave olunan değerler) + ( İşletmeden çekilen değerler) ise farka eklenir.

Bilanço Esasına Tabi Olanlar: GVK’ya göre birinci sınıf tüccarlar bilanço esasına tabidir.

Birinci sınıf tüccar; (VUK m.177).

1. Her türlü ticaret şirketleri[1]

2. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 96.000 YTL veya satışları tutarı 130.000 YTL’yi aşanlar

3. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 52.000 YTL’yi aşanlar;

4. 2 ve 3 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 96.000 YTL’yi aşanlar;

5. Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzel kişiler

6. İhtiyari(isteğe bağlı) olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler

2.2.İŞLETME ESASI

İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç; bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır.

Mal(Emtia) alım ve satımı ile uğraşanlarda ticari kazancın bulunması için hesap dönemi sonundaki emtia mevcudunun değeri hasılata, dönem başındaki emtia mevcudunun değeri ise giderlere ilave olunur.

İşletme hesabı esasına göre defter tutanlar; işletme hesabını kullanmak zorunda olanlar ikinci sınıf tüccarlardır. Bunlar; Birinci sınıf tüccar hadlerinin altında kalanlar, Maliye bakanlığınca işletme esasına göre defter tutması kabul edilenler, Yeni işe başlayanların yıllık alım satım tutarları tespit edilinceye kadar geçen sürede işletme esasına göre defter tutarlardır.

TİCARİ KAZANCIN TESPİTİNDE İNDİRİLECEK GİDERLER

Þ Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler[2]

Þ Çalışanların iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı ve işyerinde özel olarak kullanılan giyim giderleri;

Þ İşle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar;

Þ İşle ilgili olan seyahat ve ikamet giderleri

Þ Kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri

Þ İşletme ile ilgili olmak şartıyla; bina, arazi, gider, istihlak, damga, belediye vergileri, harçlar ve kaydiyeler gibi ayni vergi, resim ve harçlar;

Þ Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ayrılan amortismanlar.

Þ İşverenlerce, Sendikalar Kanunu hükümlerine göre sendikalara ödenen aidatlar[3]

Þ İşverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları.

Þ Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedeli.

TİCARİ KAZANCIN TESPİTİNDE GİDER YAZILAMAYACAK HUSUSLAR

Þ Teşebbüs sahibi ile eşinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri paralar veya aynen aldıkları sair değerler ile Teşebbüs sahibinin kendisine, eşine, küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar;

Þ Teşebbüs sahibinin ve eşi ile çocuklarının işletmeye koyduğu sermaye için yürütülecek faizler;

Þ Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatlar

Þ Kiralama yoluyla edinilen veya işletmede kayıtlı olan taşıtlardan işletmenin esas faaliyet konusu ile ilgili olmayanların giderleri ile amortismanları;

II-ZİRAİ KAZANÇLAR VE VERGİLENDİRİLMESİ

A.ZİRAİ KAZANÇ KAVRAMI VE ZİRAİ KAZANÇ SAYILAN HALLER

Her türlü zirai faaliyetten doğan kazançlar zirai kazançtır. Zirai faaliyet; arazide, deniz, göl ve nehirlerde, ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veyahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle nebat, orman, hayvan, balık ve bunların mahsullerinin istihsalini, avlanmasını, avcıları ve yetiştiricileri tarafından muhafazasını, taşınmasını, satılmasını veya bu mahsullerden sair bir şekilde faydalanılmasını ifade eder.

Ürünlerin değerlendirilmeleri amacıyla ve zirai üretime bağlı olarak işlenmesi de zirai faaliyete girer. Ancak, bu iş, aynı işletmenin cüz'ünü teşkil eden bir işletmede gerçekleşiyorsa, bu işin zirai faaliyet sayılabilmesi için işletmenin sınai bir müessese ehemmiyet ve genişliğinde olmaması ve faaliyetini, cüz'ünü teşkil ettiği teşebbüsün mahsullerine hasretmesi şarttır.

Satışların dükkan ve mağaza açılarak yapılması halinde, mahsullerin dükkan ve mağazaya gelinceye kadar geçirdikleri safhalar zirai faaliyet sahasında kalır. Çiftçiler tarafından doğrudan doğruya zirai faaliyetleri ile ilgili alım satım işlerinin gerçekleştirilmesi için açılan yazıhaneler, faaliyetleri bu konuyla sınırlı kalmak şartıyle dükkan ve mağaza sayılmaz.

ÖNEMLİ NOT: Kollektif şirketlerle adi veya eshamlı komandit şirketler zirai faaliyetle iştigal etseler dahi çiftçi sayılmazlar. Zirai faaliyetle iştigal eden kollektif şirketlerin ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortaklarının şirket kârından aldıkları paylar şahsi ticari kazanç hükmündedir.



B.ZİRAİ KAZANÇLARIN VERGİLENDİRİLMESİ

1.VERGİLENDİRİLMEYECEK ZİRAİ KAZANÇLAR

Bazı zirai kazançlar muafiyet ve istisna kapsamında oldukları için vergilendirilmez.

2.VERGİLENDİRİLECEK ZİRAİ KAZANÇLAR

2.1.GERÇEK USUL

54' üncü maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançları gerçek usulde (zirai işletme hesabı veya diledikleri takdirde bilanço esasına göre) tespit olunarak vergilendirilir.

İşletme büyüklükleri (54.m); çeşitli kriterlere göre farklılık göstermektedir. Bunlar aşağıdaki gibi örneklendirilebilir;

Arazi büyüklükleri için örnekler; Hububat ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı taban arazide 900 kıraç arazide 1700 dönüm, Bakliyat, afyon, susam, keten, kendir ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 1000 dönüm, Pamuk ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 400 dönüm; Patates, soğan, sarmısak ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm; Çay ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 150 dönüm (Mahsul verebilecek hale gelmeyenler hariç); Sebze ziraatinde ekili arazinin yüzölçümü toplamı 200 dönüm;

Ağaç sayısı için örnekler; Meyve verebilecek hale gelmiş antep fıstığında 2500 ağaç; Meyve verebilecek hale gelmiş zeytinliklerde 4500 ağaç;

Hayvan sayısı için örnekler; Büyükbaş hayvan sayısı 150 adet (İş hayvanları ile iki yaşından küçük, büyükbaş hayvanlar hariç); Küçükbaş hayvan sayısı 750 adet (Bir yaşından küçük, küçükbaş hayvanlar ile kümes hayvanları hariç);

Arazi üzerinde yapılmayan zirai faaliyetler ile kara ve su avcılığında: Denizlerdeki sınırları belirlenebilen üretim alanlarında yapılan balık yetiştiriciliğinde (ağ kafes vb.) 750 m2, İç su balıkları yetiştiriciliğinde sınırları belirlenebilen havuz (beton, toprak vb.), göl, gölet ve baraj gölleri gibi üretim alanlarında 900 m2, Denizlerde yapılan balık avcılığında toplam tekne boyu 20 metre; Arıcılık ziraatinde kovan sayısı 500 adet; İpek böcekçiliği ziraatinde kutu sayısı 500 adet; gibi

ÖNEMLİ NOT: Kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçiler bu kazançları için beyanname vermezler. Kazançları gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçiler, yazılı olarak vergi dairesinden istemde bulunmaları halinde izleyen vergilendirme dönemi başından, işe yeni başlayanlar, işe başlama tarihinden itibaren gerçek usule geçebilirler.

54 üncü maddede yazılı ölçüleri aşanlar müteakip vergilendirme dönemi başından itibaren gerçek usulde; gerçek usule tabi olanlardan bu ölçülerin altında kalanlar müteakip vergilendirme dönemi başından itibaren hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirilirler.

Gerçek usulde vergilendirmede hasılattan indirilebilecek giderler; işle ilgili giderlerdir. İndirilmeyecek giderlerse aynen ticari kazancın tespitinde kabul edilmeyen giderdir.

2.2.ZİRAİ KAZANÇLARDA TEVKİFAT USULÜ[4]

Çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançlar, Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirilirler. Çiftçilerden satın alınan ziraî mahsuller ve hizmetler için yapılan ödemelerden;

Þ Hayvanlar ve bunların mahsulleri ile kara ve su avcılığı mahsulleri için,Ticaret borsalarında tescil ettirilerek satın alınanlar için % 1, bunlar dışında kalanlar için % 2,

Þ Diğer ziraî mahsuller için, Ticaret borsalarında tescil ettirilerek satın alınan zirai mahsuller için % 2, bunların dışında kalanlar için % 4,

Þ Ziraî faaliyet kapsamında ifa edilen hizmetler için, Orman idaresine veya orman idaresine karşı taahhütte bulunan kurumlara yapılan ormanların ağaçlandırılması, bakımı, kesimi, ürünlerin toplanması, taşınması ve benzeri hizmetler için % 2, Diğer hizmetler için % 4,

Þ Çiftçilere yapılan doğrudan gelir desteği ve alternatif ürün ödemeleri için % 0,

ÖNEMLİ AÇIKLAMA: Bu şekilde yapılan tevkifat(kesinti), eğer gerçek usule tabi zirai kazançtan yapılmışsa dönem sonunda verilecek beyanname üzerinden hesaplanan vergiden düşülür. Eğer tevkifata tabi kazanç, gerçek usule tabi bir kazanç değilse tevkifat; nihai vergilendirme kabul edilir. Beyanname vermek gerekmez.

III-ÜCRETLER VE VERGİLENDİRİLMESİ

A.ÜCRET KAVRAMI VE ÜCRET SAYILAN HALLER

Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. İş verenler, hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları dahilinde çalıştıran gerçek ve tüzel kişilerdir. Ücret; ödenek, tazminat, zam, avans, aidat, prim, ikramiye, gider karşılığı şeklinde olabilir. Ayrıca; aşağıda yazılı ödemeler de ücret sayılır:

Þ İstisna dışında kalan emeklilik, maluliyet, dul ve yetim aylıkları;

Þ Türkiye Büyük Millet Meclisi, il genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile özel kanunlarına veya idari kararlara göre kurulan daimi veya geçici bütün komisyonların üyelerine ve yukarıda sayılanlara benzeyen diğer kimselere bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler;

Þ Yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleriyle tasfiye memurlarına bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler;

Þ Bilirkişilere, resmî arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine ve her türlü yarışma jürisi üyelerine ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler;

Þ Sporculara transfer ücreti veya sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler.

B.ÜCRETLERİN VERGİLENDİRİLMESİ

1.VERGİLENDİRİLMEYECEK ÜCRETLER; muafiyet-istisna kapsamındaki ücretler vergilendirilmemektedir. Bazı Önemli Muafiyet ve İstisnalar aşağıdaki gibidir;

1. Köylerde veya son nüfus sayımına göre belediye içi nüfusu 5.000'i aşmayan yerlerde faaliyet gösteren ve el ile dokunan halı ve kilim imal eden işletmelerde çalışan işçilerin ücretleri;

2. Gelir Vergisi'nden muaf olanların veya gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerin yanında çalışan işçilerin ücretleri;

3. Köy muhtarları ile köylerin katip, korucu, imam, bekçi ve benzeri hizmetlilerine köy bütçesinden ödenen ücretler ile çiftçi mallarını koruma bekçilerinin ücretleri ve Çırakların asgari ücreti aşmayan ücretleri.

4. Hizmetçilerin ücretleri (Mürebbiyelere ödenen ücretler istisna kapsamına dahil değildir);

5. Hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler (bir günlük yemek bedelinin 8.25 YTL’yi aşmaması gerekir)

6. Genel olarak maden işletmelerinde ve fabrikalarda çalışan işçilere ve özel kanunlarına göre barındırılması gereken memurlarla müstahdemlere konut tedariki ve bu konutların giderleri ile mülkiyeti işverene ait brüt alanı 100 m2yi aşmayan konutların hizmet erbabına mesken olarak tahsisi suretiyle sağlanan menfaatler

7. Hizmet erbabının toplu olarak işyerlerine gidip gelmelerini sağlamak maksadıyla işverenler tarafından yapılan taşıma giderleri;

8. Kanunla kurulan emekli sandıkları ile Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen emekli, malûliyet, dul ve yetim aylıkları

9. Yabancı ülkelerde bulunan sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen emekli, malûliyet, dul ve yetim aylıkları;

10. Kanunî ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan dar mükellefiyete tâbi işverenlerin yanında çalışan hizmet erbabına, işverenin Türkiye dışında elde ettiği kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretler;

11. Yüz ve daha aşağı sayıda işçi çalıştıran işyerlerinde bir, yüzden fazla işçi çalıştıran işyerlerinde iki, amatör sporcu çalıştıranların, her yıl millî müsabakalara iştirak ettiklerinin belgelenmesi ve bu amatör sporculara ödenen ücretler.

2.VERGİLENDİRİLECEK ÜCRETLER ve VERGİLENDİRME YÖNTEMİ

Ücretler gerçek usule göre vergilendirilmektedir. Gerçek usulün esası gerçek ücret kavramı üzerine oturtulmuştur. Gerçek ücret: Ücretin gerçek safi değeri işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından aşağıdaki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktardır. Brüt ücretten gerçek ücrete ulaşmak için yapılacak indirimler;

1. Emekli sandığı, SSK ve OYAK gibi kurumlar için yapılan kesintiler ve sendikalara ödenen aidatlar

2. Ücretlinin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat, ölüm, kaza, hastalık, sakatlık, işsizlik, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta poliçeleri için hizmet erbabı tarafından ödenen primler ile bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları[5],

ÖNEMLİ NOT:Ücretin gerçek değerinin tayininde, Gelir Vergisi gibi şahsi vergiler ücretten indirilmez.

2.1.STOPAJ ESASI

Ücretlerin vergilendirilmesinde genel yöntem stopaj esasıdır(GVK. 94.m). Hizmet erbabına ödenen ücretler ile ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), artan oranlı tarife dilimleri ve oranları esas alınarak tevkifat(Stopaj, kesinti) yapılır. Stopajın yapılmasında matrah olarak ücretin safi(net) değeri esas alınır. Diğer bir ifadeyle vergi matrahı olarak ücretin safi değeri alınır. Ancak aşağıdaki hizmet erbabının ücretleri hakkında vergi tevkif usulü uygulanmaz.

1. Ücretlerini yabancı bir memleketteki işverenden doğrudan doğruya alan hizmet erbabı;

2. 16'ncı maddede yazılı ücret istisnasından faydalanmayan yabancı elçilik ve konsolosluk memur ve hizmetlileri;

3. Maliye Bakanlığı'nca yıllık beyanname ile bildirilmesinde zaruret görülen ücret ödemeleri.

Bunlar gelirlerini, yıllık beyanname ile bildirirler.

2.2.GÖTÜRÜ USUL

“Diğer ücretliler” olarak tabir edilen ücretliler götürü usule göre vergilendirilmektedirler. Diğer ücretler Kazançları basit usulde tespit edilen ticaret erbabı yanında çalışanlar; Özel hizmetlerde çalışan şoförler; Özel inşaat sahiplerinin ücretle çalıştırdığı inşaat işçileri; Gayrimenkul sermaye iradı sahibi yanında çalışanlar ve gerçek ücretlerinin tespitine imkân olmaması sebebiyle, Danıştayın olumlu görüşüne dayanarak Maliye Bakanlığınca bu kapsama alınanlardır (GVK m. 64). Bu hizmet erbabının safi ücretleri takvim yılı başında geçerli olan ve sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için uygulanan asgari ücretin yıllık brüt tutarının % 25'idir.

Diğer ücretler; kapsamına giren ücretler için yıllık beyanname verilmez, diğer kazançlar için beyanname verilmiş olsa bile beyannameye dahil edilmezler. Sadece vergi dairesinden bir “vergi karnesi” alırlar. Bu karnede ne kadar vergi ödeyecekleri yazılıdır. Her yıl ŞUBAT ve AĞUSTOS ayları olmak üzere iki eşit taksitte vergi öderler.

2.3.BEYAN ESASI

Birden fazla işverenden ücret alıp ta birden sonraki işverenden/işverenlerden alınan ücretler toplamı 2006 yılı için 18 000 YTL’yi aşıyorsa önceden tevkifat yapılsa dahi beyanname vermek zorunludur. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi stopaja tabi olmayanlar da beyanname vermek zorundadırlar.

IV-SERBEST MESLEK KAZANÇLARI VE VERGİLENDİRİLMESİ

A.SERBEST MESLEK KAZANCININ BELİRLENMESİ

Serbest meslek kazancı: Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmıyan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır. Tahkim işleri dolayısiyle hakemlerin aldıkları ücretler ile kollektif, adi komandit ve adi şirketler tarafından yapılan serbest meslek faaliyeti neticesinde doğan kazançlar da, serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek erbabı: Serbest meslek faaliyetini mutad meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabıdır. Serbest meslek faaliyetinin yanında meslekten başka bir iş veya görev ile devamlı olarak uğraşılması bu vasfı değiştirmez. Ayrıca;

Þ Gümrük komisyoncuları, bilumum borsa ajan ve acentaları, noterler, noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar;

Þ Bizzat serbest meslek erbabı tarifine girmemekle beraber serbest meslek erbabını bir araya getirerek teşkilat kurmak veya bunlara sermaye temin etmek suretiyle veya sair suretlerle serbest meslek kazancından hisse alanlar;

Þ Serbest meslek faaliyetinde bulunan kollektif ve adi şirketlerde ortaklar, adi komandit şirketlerde komanditeler;

Þ 4.Dava vekilleri, müşavirler, kurumlar ve tüccarlarla serbest meslek erbabının ticarî ve meslekî işlerini takip edenler ve konser veren müzik sanatçıları;

Þ Gerekli şartları taşıyan ebe, sünnetçi, sağlık memuru, arzuhalci, rehber gibi mesleki faaliyette bulunanlar bu işler dolayısiyle serbest meslek erbabı sayılırlar.

Serbest meslek kazancı bir hesap dönemi içinde serbest meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ve diğer suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet dolayısıyle yapılan giderler indirildikten sonra kalan farktır. Serbest meslek erbabı, mesleki kazançlarını Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tuttukları "Serbest meslek kazanç defteri"ne istinaden tespit ederler. Brüt kazançtan kazancın elde edilmesiyle ilgili giderler düşülür. Net kazanç üzerinden vergilendirme yapılır.

B.SERBEST MESLEK KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ

1.VERGİLENDİRİLMEYECEK SERBEST MESLEK KAZANÇLARI

İstisna kapsamındaki kazançlar vergi dışı bırakılmaktadır.

Vergiden İstisna Olan Serbest Meslek Kazançları

İ.Sergi ve Panayır İstisnası

Dar mükellefiyete tabi olanların; Hükümetin izniyle açılan sergi ve panayırlarda yaptıkları serbest meslek faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar; Gelir Vergisi'nden müstesnadır.

ii.Telif Kazançları İstisnası

Müellif, mütercim, heykeltraş, hattat, ressam, bestekâr, bilgisayar programcısı ve mucitlerin ve bunların kanuni mirasçılarının; şiir, hikaye, roman, makale, bilimsel araştırma ve incelemeleri, bilgisayar yazılımı, röportaj, karikatür, fotoğraf, film, video band, radyo ve televizyon senaryo ve oyunu gibi eserlerini gazete, dergi, bilgisayar ve internet ortamı, radyo, televizyon ve videoda yayınlamak veya kitap, CD, disket, resim, heykel ve nota halindeki eserleri ile ihtira beratlarını satmak veya bunlar üzerindeki mevcut haklarını devir ve temlik etmek veya kiralamak suretiyle elde ettikleri hasılat Gelir Vergisinden müstesnadır.

Eserlerin neşir, temsil, icra ve teşhir gibi suretlerle değerlendirilmesi karşılığında alınan bedel ve ücretler istisnaya dahildir. Bu kazançların geçici(arızî) olarak elde edilmesi istisna hükmünün uygulanmasına engel teşkil etmez.

ÖNEMLİ NOT: Serbest meslek kazançları istisnası üzerinden, bu Kanunun 94 üncü maddesi uyarınca tevkif suretiyle vergi kesilir. Oran % 17’dir.

2.SERBEST MESLEK KAZANÇLARININ VERGİLENDİRİLMESİ

2.1.BEYAN ESASI

Tutulan serbest meslek kazanç defterine göre belirlenen hasılattan mesleğin ifası ile ilgili giderler düşülür. Kalan kısım artan oranlı tarifeye göre vergilendirilir. Ancak her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile serbest meslek erbabının suçlarından doğan tazminatlar gider olarak indirilemez. Net serbest meslek kazancının tespitinde gider yazılabilecek hususlar aşağıdaki gibidir;

Þ Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen genel giderler[6]

Þ Hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatındaki iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta primleri ve emekli aidatı ve işle ilgili giyim giderleri.

Þ Mesleki faaliyetle ilgili seyahat ve ikamet giderleri

Þ Mesleki faaliyette kullanılan tesisat, demirbaş eşya ve envantere dahil taşıtlar için ayrılan amortismanlar ve kiralanan veya envantere dahil olan ve işte kullanılan taşıtların giderleri.

Þ Alınan mesleki yayınlar için ödenen bedeller, Mesleki faaliyetin ifası için ödenen mal ve hizmet alım bedelleri.

Þ Serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla emekli sandıklarına ödenen giriş ve emeklilik aidatları ile mesleki teşekküllere ödenen aidatlar.

Þ Mesleki kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için ödenen meslek, ilan ve reklam vergileri ile iş yerleriyle ilgili ayni vergi, resim ve harçlar.

Þ Mesleki faaliyetle ilgili olarak kanun, ilam ve mukavelenameye göre ödenen tazminatlar

2.2.STOPAJ(TEVKİFAT) Esası

Yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri yapanlara yapılan ödemelerden ödemeyi yapan taraf stopajla vergi kesmektedir. Ancak Noterlere serbest meslek faaliyetlerinden dolayı yapılan ödemelerden stopaj yapılmaz. Stopaj oranı; % 22’dir. Sadece Telif kazancı dolayısıyla hak sahibine yapılan ödemelerden % 17 stopaj yapılır.

Tevkifat suretiyle alınan vergi yılsonunda verilen yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergi miktarından düşülmektedir.

V-GAYRİMENKUL SERMAYE İRATLARI VE VERGİLENDİRİLMESİ

A.GAYRİMENKUL SERMAYE İRADI OLARAK KABUL EDİLEN KAZANÇLAR

Aşağıda yazılı mal ve hakların sahipleri, mutasarrıfları, zilyetleri, irtifak ve intifa hakkı sahipleri veya kiracıları tarafından kiraya verilmesinden elde edilen iratlar gayrimenkul sermaye iradıdır(GVK 70)

Þ Arazi, bina maden suları, menba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzileri ve teferruatı;

Þ Voli mahalleri ve dalyanlar;

Þ Gayri menkullerin, ayrı olarak kiraya verilen mütemmim cüzileri ve teferruatı ile bilumum tesisatı demirbaş eşyası ve döşemeleri;

Þ Gayrimenkul olarak tescil edilen haklar; Arama, işletme ve imtiyaz hakları ve ruhsatları, ihtira beratı alameti farika, marka, ticaret unvanı, her türlü teknik resim, desen, model, plan ile sinema ve televizyon filmleri, ses ve görüntü bantları, sanayi ve ticaret ve bilim alanlarında elde edilmiş bir tecrübeye ait bilgilerle gizli bir formül veya bir imalat usulü üzerindeki kullanma hakkı veya kullanma imtiyazı gibi haklar

Þ Telif hakları

Þ Gemi ve gemi payları ve her türlü motorlu araç, makine ve tesisat ile bunların eklentileri.

Sayılan bu mallar ve haklar ticarî veya zirai bir işletmeye dahil bulunduğu takdirde bunların iratları ticarî veya zirai kazancın tespitine müteallik hükümlere göre hesaplanır.

B.GMSİ’NİN VERGİLENDİRİLMESİ

1.VERGİLENDİRİLMEYECEK GMSİ’LER

Konut Kira Gelirleri İstisnası: Binaların mesken olarak kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde elde edilen hâsılatın 2006 yılı için 2.200 YTL’sı gelir vergisinden müstesnadır. İstisna haddi üzerinde hâsılat elde edilip beyan edilmemesi veya eksik beyan edilmesi halinde, bu istisnadan yararlanılamaz. Ticari, zirai veya mesleki kazancını yıllık beyanname ile bildirmek mecburiyetinde olanlar ile gelirleri bunlar tarafından bildirilecek olanlar bu istisnadan faydalanamazlar.

Bir kişinin birden fazla meskene sahip olması durumunda bu istisna sadece bir defa uygulanacaktır. Bir meskene birden fazla kişi sahipse her kişi istisnadan ayrıca yararlanacaktır.

2.VERGİLENDİRİLECEK GMSİ’LER

GMSİ’lerde vergilendirme safi irat üzerinden yapılmaktadır. Safi İrat:Gayrimenkul sermaye iradında safi irat, gayri safi hasılattan iradın sağlanması ve idamesi için yapılan giderler indirildikten sonra kalan müspet farktır.

2.1.BEYAN ESASI

Gayrimenkul sermaye iratlarında, gayri safi hasılat, mal ve hakların kiraya verilmesinden bir takvim yılı içinde o yıla veya geçmiş yıllara ait olarak nakden veya aynen tahsil edilen kira bedellerinin tutarıdır (72.M).

Gerçek Gider Usulü(Gerçek Usul)

Gerçek usulde; gayrimenkulle ilgili olmak kaydıyla gayri safi hâsılattan aşağıdaki giderler düşülür. Kalan kısım artan oranlı tarifeye göre vergilendirilir. Giderler: kiraya verilen gayrimenkulle ilgili giderlerdir. Ayrıca; Kiraya verilen mal ve haklar için ödenen vergi, resim, harç ve şerefiyelerle kiraya verenler tarafından ödenmiş olmak şartıyla belediyelere ödenen harcamalara iştirak payları; Sahibi bulundukları konutları kiraya verenlerin kira ile oturdukları konutun kira bedeli de indirilebilir. Vergi ve para cezaları düşülemez.

Götürü Gider Usulü

Haklarını kiraya verenler hariç gayrimenkul sermaye iradı elde edenler götürü usulden de yararlanabilirler. Gayri safi hâsılattan, gayri safi hâsılatın %25’lik kısmı düşülür, kalan kısım artan oranlı tarifeye göre vergilendirilir. Götürü gider usulünü kabul edenler iki yıl geçmedikçe bu usulden dönemezler.

2.2.STOPAJ ESASI

Gayrimenkul sermaye iratlarında stopaj uygulaması da söz konusudur. Stopajı hak sahibine geliri sağlayan taraf yapar. Stopaj yapılan tutar; daha sonra verilen beyannameden hesaplanacak vergiden düşülür. Ancak stopajla vergilendirilmiş olan gayrimenkul sermaye iratları 2006 yılı için 18 000 YTL’ye kadarsa beyanname verilmez.

VI-MENKUL SERMAYE İRATLARI VE VERGİLENDİRİLMESİ

A.MENKUL SERMAYE İRADI KAVRAMI

Menkul sermaye iratları GVK’nın 75. maddesinde düzenlenmiştir. Sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde ettiği kar payı, faiz, kira ve benzeri iratlar menkul sermaye iradıdır.

1-Kar Geliri Şeklindeki MSİ’ler

C Hisse Senetleri Kar Payları (Sermaye Piyasası Kanunu'na göre kurulan yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kar payları dahil.)

C İştirak Hisselerinden Doğan Kazançlar:(Limited Şirket ortaklarının, iş ortaklıklarının ortakları ve komanditerlerin kâr payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir.)

C Kurumların idare Meclisi Başkan ve üyelerine verilen kar payları;

C Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı,

C Faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr payları ile kâr, ve zarar ortaklığı belgesi karşılığı ödenen kâr payları ve özel finans kurumlarınca kâr ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kâr payları.

2-Faiz Geliri Şeklindeki MSİ’ler

C Tahvil ve Bono Faizleri:

C Alacak Faizleri :Her nevi alacak faizleri (Adi, imtiyazlı, rehinli, senetli alacaklarla carî hesap alacaklarından doğan faizler ve kamu tüzelkişilerince borçlanılan ve senede bağlanmış olan meblağlar için ödenen faizler dahil.)

C Mevduat faizleri :

C Repo Gelirleri

3-Diğer Şekillerdeki MSİ’ler

C Hisse senetleri ve tahvillerin vadesi gelmemiş kuponlarının satışından elde edilen bedeller;

C İştirak hisselerinin sahibi adına henüz tahakkuk etmemiş kar paylarının devir ve temliki karşılığında alınan para ve ayınlar;

C Her çeşit senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan iskonto bedelleri;

C Tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile emeklilik ve sigorta şirketleri tarafından;

i. On yıl süreyle prim, aidat veya katkı payı ödemeden ayrılanlara yapılan ödemeler,

ii. On yıl süreyle katkı payı ödemiş olmakla birlikte bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazanmadan ayrılanlar ile diğer sandık ve sigortalardan on yıl süreyle prim veya aidat ödeyenlere ve vefat, malûliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemeler,

iii. Bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden vefat, malûliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemeler.





[1] Adi şirketler iştigal nevileri açıklanan bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.

[2] İhracat, yurt dışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilaveten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hâsılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurt dışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirebilirler

[3] Ödenen aidatın bir aylık tutarı, işyerinde işçilere ödenen çıplak ücretin bir günlük toplamını aşamaz

[4] Tevkifat(stopaj): Verginin kaynakta kesilmesini ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle gelirin, esas sahibine geçmeden önce geliri sağlayan tarafından vergisinin “vergi sorumlusu” sıfatı ile kesilmesidir. Stopaj yakmakla yükümlü olanlar; kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya işletme hesabına göre tespit etmek zorunda olan çiftçilerdir.

[5] Sigortanın veya emeklilik sözleşmesinin Türkiye’de kâin ve merkezi Türkiye’de bulunan bir sigorta veya emeklilik şirketi nezdinde yapılmış olma şartı vardır.



[6] İkametgâhlarının bir kısmını iş yeri olarak kullananlar, ikametgâh için ödedikleri kiranın tamamı ile ısıtma ve aydınlatma gibi diğer giderlerin yarısını indirebilirler. İş yeri kendi mülkü olanlar kira yerine amortismanı, ikametgâhı kendi mülkü olup bunun bir kısmını iş yeri olarak kullananlar amortismanın yarısını gider yazabilirler.

İNDİRME ADRESİ :
Temel Hak ve Ödevimiz

Hak, Özgürlük, Sorumluluk
Demokrasi, kişi hak ve hürriyetlerini temel alan bir yönetim şeklidir. Hak, bir eylemde bulunma veya başkalarından belirli bir tarzda davranmalarını isteme yetkisidir. Demokrasilerde kişiler temel hak ve hürriyetlere doğuştan itibaren sahip olurlar. Devlet kişilerin hak ve hürriyetlerini korur ve güvence altına alır. Bazı haklar, zamanla ve toplumdan topluma değişiklik gösterir. Aynı toplumda var olan bir hak, zamanla ortadan kalkabilir. Örneğin, ülkemizde Cumhuriyet dönemi öncesinde kız çocukların evleneceği erkeği önceden seçme hakkı yoktu. Gelişmiş bir toplumda bireylere tanınmış olan bir hak, gelişmemiş toplumda tanınmamış olabilir.
Özgürlük, kişinin başkalarına zarar vermeden dilediğini yapabilmesidir. Bir bireyin özgürlüğü bir başkasının özgürlüğünün sınırında bitmelidir. Özgürlük, insanların doğuştan sahip oldukları vazgeçilmez ve devredilemez bir haktır. Haklar ise özgürlükleri gerçekleştirmek için bireylere tanınan yetkilerdir. Özgür olmak bireye çeşitli sorumluluklar da getirir. Sorumluluk, kişinin eylemlerinin sonucunu üstlenmesidir.
Anayasamızın 12'inci maddesinde hak ve özgürlük kavramları ile ödev ve sorumluluk kavramları arasında doğal olarak var olan bu bağlantı güzel bir şekilde vurgulanmıştır. "Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder."
2. Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması
Kişilerin hak ve hürriyetleri sınırsız değildir. Toplumda herkes aynı şekilde hak ve hürriyetlere sahiptir ve sınırlama olmazsa bunlar birbiriyle çatışabilir. Temel hakların sınırlamasını bazı özel durum ve koşullara tâbi tutan genel ilkeler Anayasa kuralı haline getirilmiştir. Anayasamızın 13'üncü maddesine göre temel hak ve hürriyetler; Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, Millî egemenliğin, Cumhuriyetin, Millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacıyla ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir.

Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılmaması
Kişiler sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kötüye kullanabilir. Anayasa madde 14 te hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasının önlenmesi amaçlanmıştır.
"Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir."

4. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulması
Bazı durumlarda, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulması gerekebilmektedir. Bu durumlar Anayasa madde 15'te belirtilmiştir. "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirtilen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşam hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararıyla saptanana kadar kimse suçlu sayılamaz."

KİŞİNİN HAK VE ÖDEVLERİ
Anayasamızın 17 ile 40'ıncı maddeleri arası, kişinin hak ve ödevleri ile ilgili düzenlenmiştir.

1. Kişi Dokunulmazlığı
Yaşama hakkı her insanın sahip olduğu ilk haktır. Yaşama hakkının korunmadığı durumlarda diğer haklardan yararlanmak olanaksızdır. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Kimseye insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza verilemez. Anayasamızın 17 inci maddesi ile insanın vücut bütünlüğüne dokunulmayacağı güvence altına alınmıştır.

2. Zorla Çalıştırma Yasağı
Anayasamızın 18'inci maddesi bu konuda "Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır." der.

3. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği
Anayasamızın 19'uncu maddesi kişi hürriyetlerini ve güvenliğini korumaya yönelik hükümler içerir. Herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Kimse kanunda gösterilen bir sebep olmadan hürriyetinden mahrum bırakılamaz.

4. Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması
a. Özel Hayatın Gizliliği: Kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşabilmesidir. Anayasamızın 20'inci maddesi bunu güvence altına alır. "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

b. Konut Dokunulmazlığı: Konut özel hayatın büyük bölümünün yaşandığı yerdir. Herkes konut dokunulmazlığına sahiptir. Hiç kimsenin konutuna izni olmadan girilemez. Konut dokunulmazlığının kaldırılması ancak hakim kararıyla olacaktır. Konut dokunulmazlığı anayasanın 21'inci maddesinde düzenlenmiştir.

c. Haberleşme Hürriyeti: Bu hürriyet Anayasa madde 22'de düzenlenmiştir. Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir ve bunun gizliliği esastır.
Kimsenin mektubu, kolisi açılamaz, telefonu dinlenemez, kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de, kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.

5. Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti
Anayasa madde 23'te düzenlenmiştir. Herkesin yerleşme ve seyahat etme hürriyeti vardır. Fertlerin bu hürriyetleri ancak kanunla belirtilen durumlarda kısıtlanabilir. Vatandaş sınırdışı edilemez ve yurda girme hakkından mahrum bırakılamaz.

6. Din ve Vicdan Hürriyeti
Anayasamızın 24'üncü maddesinde belirtilmiştir. Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14'üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma ve siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun, dinî veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

7. Düşünce ve Kanaat Hürriyeti
Anayasa madde 25, "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.", der.
8. Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti
Anayasamızın 26'ıncı maddesi "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir."

9. Bilim ve Sanat Hürriyeti
Anayasa madde 27, "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir."

10. Basın ve Yayımla İlgili Hükümler
Anayasamızın 28'inci maddesi Basın Hürriye-ti'ni, 29'uncu maddesi süreli ve süresiz yayın hakkını, 30'uncu maddesi basın araçlarının korunmasını, 31'inci maddesi Kamu Tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından yararlanma hakkını, 32'inci madde düzeltme ve cevap hakkını düzenlemektedir.

11. Toplantı Hak ve Hürriyetleri
Çok uzun yıllardır toplum hayatı içinde yaşayan insanlar, toplu olarak düşünmek, tartışmak, sorunlara görüşerek çözümler getirmek alışkanlığı edinmişlerdir. Bu sebeple, toplantı hak ve hürriyeti önemli temel hak ve hürriyetlerimizdendir. Toplantı hak ve hürriyetleri anayasamızda "Dernek kurma hürriyeti" (Anayasa madde 33) ve "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" (Anayasa madde 34) olarak düzenlemiştir.

12. Mülkiyet Hakkı
Mülkiyet, bir şeye; mülke sahip olmak, malik ise, bir şeyin, mülkün sahibi olmak demektir. Mülkiyet hakkı ile ilgili olarak anayasamızda; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacı ile kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." denilmektedir.

13. Hak Arama Hürriyeti
Anayasamızda hak arama hürriyeti 36'ıncı maddede düzenlenmiştir. "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçamaz."

14. Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması
Anayasa madde 40'ta belirtildiği gibi temel hak ve hürriyetleri ihlâl olunan kişi, yetkili makama başvurma hakkına sahiptir. Bu ihlâlin resmi görevliler tarafından görevlilerin yerine getirilmesi sırasında yapılmış olması hâlinde meydana gelen zarar devletçe ödenir.

SOSYAL VE EKONOMİK HAKLAR VE ÖDEVLER
Anayasamızın 2'inci maddesinde Türkiye Cum-huriyeti'nin nitelikleri arasında sosyal bir hukuk devleti olduğu da belirtilmektedir. Sosyal devletin görevleri arasında, toplumun sosyal ve ekonomik sorunlarını çözüme ulaştırma, toplumda güçsüz ve muhtaç durumda olanlara sosyal ve ekonomik destek sağlama da yer almaktadır. Bu sebeple anayasamızda toplumumuzdaki fertleri sosyal ve ekonomik yönden korumayı amaçlayan pek çok hüküm bulunmaktadır.

SİYASÎ HAK VE ÖDEVLER
1. Türk Vatandaşlığı
Anayasamızda "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir." denilmektedir.
Siyasî haklardan yalnızca vatandaşlar faydalanabilir.

2. Seçme ve Seçilme Hakkı
Seçme ve seçilme, siyasî faaliyette bulunma hakları demokratikliğin göstergesi olduğundan önemli hak ve hürriyetlerdendir.
Anayasamızın 67. maddesinde "Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma haklarına sahiptir."
Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.

3. Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı
Anayasa madde 70, "Her Türk, kamu hizmetine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez." der.

4. Dilekçe Hakkı
Vatandaşlar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında yetkili makamlara ve TBMM'ne başvurma hakkına sahiptir. Başvuru sonucu dilekçe sahiplerine yazı ile bildirilir. Bu hakkın kullanılma şekli kanunla düzenlenir.